Doktor Oktar Babuna’nın talihsizliği hiç duymadığımız, görmediğimiz, bilmediğimiz gerçeklerin ortaya çıkmasını sağladı. Türkiye’nin zaten bin türlü sorunla felç olmuş sağlık sisteminin özellikle lösemi söz konusu olduğunda ne kadar eksik ve yetersiz kaldığı da gözler önüne serildi.
Dr. Babuna’nın özel durumu ancak bu hastalıkla karşılaşmış birinin anlayabileceği bir şey. Bu nedenle Babuna ve arkadaşlarının çabalarının ardında ‘özel amaçlar’ aramak en azından ahlaki ve insani değil. Sonuç olarak genç bir insanın hayatı söz konusu ve bir tek kişinin hayatının kurtarılması bile her türlü bedele değer diye düşünüyorum.
Sağlık Bakanı’nın ne demek istediği pek anlaşılmayan açıklamaları bu açıdan talihsiz oldu. Bakan’ın ‘Türk insanının genetik yapısının gözler önüne serileceğine’ ilişkin açıklamalarının ve bundan duyduğu kuşkuların hiçbir bilimsel değeri olmadığı da biliniyor.
Sağlık Bakanlığı bu kampanya başladığından beri aslında ‘seyirci’ konumunda kaldı. Devlet görevlilerinin bir bölümü kan örneklerinin alınmasına ilişkin dev kampanyada çeşitli görevler aldılar, ama Sağlık Bakanlığı kampanyanın bu aşamasından sonra tamamıyla devre dışıydı. Kampanya esas olarak Dr. Babuna’nın arkadaşlarınca yürütüldü. Toplanan yardımların bir bölümü Çapa Tıp Fakültesi merkezli bir vakıf tarafından kullanıldı, diğer bölümü ise yurtdışına gönderilen kan örneklerinin tahlili için harcandı.
Şimdi ortaya çıkıyor ki yurtdışına gönderilen kan örneklerinin tahlil sonuçlarının Türkiye’ye getirtilmesi ve kurulacak bir ilik bankasında bu bilgilerin saklanması için yurtdışındaki laboratuvarlara 2 trilyon lira civarında bir bedel ödemek gerekiyor. Ortada bu para olmadığına göre toplanan örnekler en azından Türkiye’de bir ilik bankası kurmakta kullanılamayacak.
Ancak kampanyadan önce Türkiye’de günde 23 tahlil yapılabilirken alınan yeni araç gereç sayesinde bu rakam günde 500’e çıkmış bulunuyor. Bunun önemli bir kazanç olduğu yadsınamaz.
Dün kampanya çerçevesinde toplanan paraların bir bölümü ile bir özel hastanenin satın alınacağı ve bunun üniversite bünyesindeki bir vakıf tarafından hematoloji ünitesi olarak kullanılacağı açıklandı.
Üniversitedeki bir vakıf tarafından kurulmuş bir başka hastanenin daha önce nasıl bazı kişilerin elinde özel hastaneye dönüştüğü örneğini hatırlayanlar için bu açıklama önem taşıyor. Sağlık Bakanlığı ve üniversite yönetimi eski örneği hatırlayarak bunun tedbirini şimdiden almak ve bu konuda kamuoyunu tatmin etmek zorundadır.
Her gün yeni bir örneği ile karşılaştığımız bir başka önemli sorun da kendisine nakledilecek bir ilik bulunduğu halde bunu yaptıracak parayı bulamayan hastaların sorunudur. Bugünkü fiyatlarla hasta başına 50 milyar liraya yakın bir parayı bulmak birçok aile için ulaşılamaz bir hayal. Sağlık Bakanlığı’nın çözüm bulması gereken esas sorun da budur. Hastaların birkaç hayırseverin yardımına el açmak zorunda kalmayacakları bir sistemin kurulması gerekiyor.
Sağlık Bakanı’nın açıklamalarıyla dünden beri kampanya durma noktasına geldi. Talihsizlik budur. Bakanlık bizim bilmediğimiz bir şeyi biliyorsa bunu açıklamak zorundadır. Böyle bir bilgi yoksa yapılması gereken şey kuşkularla kampanyayı baltalamak değil; hızlandırmak ve ihtiyaç duyan herkesin yararlanabileceği düzenlemeler yapmak olmalıdır.