Türkiye, NATO'nun 'seyirci üyesi' mi?
Kosova’ya NATO’nun koruma gücünün girmesinin üzerinden 6 gün geçti. Cumartesi sabahının ilk saatlerinden beri ABD, Alman ve İngiliz birliklerinden oluşan KFOR, Kosova’da güvenliği sağlamaya, Sırp birliklerinin geri çekilmesine ve Kosovalı göçmenlerin evlerine rahatça dönmelerine nezaret ediyor.
Dünkü Radikal’in birinci sayfasında Türkiye’nin Avrupa’daki ve özel olarak Kosova’daki konumunu tespit eden bir fotoğraf yayımlandı. Fotoğraf AP muhabirleri tarafından çekilmişti ve Makedonya’dan Kosova’ya girmekte olan Yunan birliğini gösteriyordu.
Yunanistan taa Bosna’dan beri Ortodoks dayanışmasının bir parçası olarak Sırp etnik temizlik hareketine örtülü ve açık destek veriyor. Kosova’da da böyle oldu. NATO’nun askeri harekâtına karşıydı, topraklarını ve üslerini NATO birliklerine kullandırmadı, harekâta katılmadı, göçmen kabul etmedi.. Bir ara gündeme gelen kara harekâtına kesinlikle karşı çıktı. Bununla da kalmadı ülkesinde harekât aleyhtarı gösterileri teşvik etti, destekledi.
Türkiye ise Kosova dramının ilk günlerinden beri bu insanlık utancına karşı bütün kalbiyle mücadele etti. Hükümet, başta Radikal olmak üzere bazı gazetelerin uyarısına kadar Kosova dramına seyirci olarak kaldı, ama Türk halkı Kosovalıların acısını taa yüreğinde duydu.
Basının ve Cumhurbaşkanı’nın zorlamasıyla Kosova konusunda insani yardım ile başlayan Türk desteği, daha sonra hava harekâtı için iki üssün ve Türk uçaklarının kullandırılmasına kadar da vardı.
Bütün bunlara rağmen Yunan birlikleri Kosova’ya Türk birliklerinden önce girdi. Prizren’de halk ellerinde Türk bayrağı ile kurtuluşu beklerken, Türk birlikleri de Mamak’ta inisiyatifi elinden kaçıran hükümetin harekete geçmesini bekliyordu.
NATO birliklerinden oluşan KFOR’un Kosova’da güvenliği sağlamak üzere bir askeri harekâta girişecekleri iki haftadan beri bekleniyordu. Aynı şekilde Türk birliklerinin Kosova’ya yönelik harekâtının önündeki güçlüklerin neler olabileceği de bilgi dahilindeydi. Buna rağmen hükümet bu konudaki inisiyatifi NATO’ya bırakmayı tercih etti. Ne NATO makamları, ne de Bulgaristan makamları nezdinde düne kadar ciddi bir girişim yapılmadı. Hatta Kosova’ya gidecek birliklerin Mamak’tan, Kapıkule’ye intikali bile sağlanmadı. Taa ki Radikal’in dünkü manşeti yayımlanana kadar…
Şimdi bütün bunlardan sonra Dışişleri Bakanı çıkıp Türk birliklerinin Kosova’ya girmekte geciktiği yolundaki yayınların ‘spekülasyon’ olduğunu iddia edebiliyor. Birliklerin naklinin NATO’nun askeri planlaması dahilinde geliştiğini söyleyebiliyor.
Sormak gerek: Türkiye NATO’nun üyesi değil mi? Harekâtın başından beri bu harekâta destek veren üç NATO üyesinden birisi Türkiye değil mi? Türkiye ‘NATO’nun askeri planlamasını’ sadece seyretmekle mi yetiniyor? NATO’nun eşit bir üyesi olarak, en azından bu harekâta karşı çıkan Yunanistan kadar neden etkili olamıyor?
Dışişleri Bakanı herkesin gözünün önünde cereyan eden olayları herhangi birisi gibi seyrederken uyarıları ne hakla ‘spekülasyon’ olarak niteleyebiliyor?
Türkçede bu durumu tarif eden birçok deyiş var. Ama biz en terbiyelisini tercih edelim: Hem şişman, hem de tembel herkesten…