Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Maraba Televole… Hahahahihihooağh!

 Ulusal karakterimizi belirleyen özelliklerimizden birisi de ‘sıkılan’ bir toplum olmamızdır diye düşünüyorum.
Kendimizi uzun süre oyalayacak şeyler bulmakta güçlük çekiyoruz.

İşe giderken aynı yoldan dört defa geçsek beşincisinde farklı bir yoldan gitmeye çalışıyoruz.
İlgimizi uzun süre belirli bir konu üzerinde teksif etme yeteneğimizi pek geliştirmediğimiz için hobi sahibi de olamıyoruz.
Bu aslında köylülüğümüzün de doğal bir sonucu. Tarlaya tohumu attıktan sonra günler, aylar boyu ekinin yeşerip, başakların boy vermesini ve sararmasını beklerken kahve köşelerinde pineklemek alışkanlığının genlerimize kazınmış olmasından ileri geliyor.
Çoğumuz adına kent dediğimiz yerlerde yaşasak da kentli yaşamın bir sonucu olan ‘hobi sahibi olma’ özelliğini kazanamıyoruz.
İyi kötü bir hobi sahibi olabilen insanlara biraz ‘deli’gözüyle bakmamız da bundan ileri geliyor.
‘Adamın işi gücü yok nelerle uğraşıyor’ diye insanları küçümserken, aslında aynı işsiz güçsüzlük içinde kendimizin de kıvrandığını ıskalıyoruz.
Bu sıkılma işini öyle boyutlara vardırıyoruz ki, dünyanın her yerinde neredeyse yarım yüzyıldır yayımlanan televizyon yarışmaları bile bizim hayatımızdan üç ay içinde geçip gidiveriyorlar.
Bütün televizyon programları içinde bir tanesi var ki bizim bu ulusal özelliğimize ayak diriyor. İki ayrı televizyon kanalında aynı isimle yayımlanmasına ve taklitleri her kanalda her hafta tekrarlanmasına rağmen neredeyse dört yıldır rating listelerinin zirvesinden inmeyen bu programı hatırlamış olmalısınız: Televole.
Türk televizyonculuğunun modern dünyamıza armağanı bu program nedense toplumsal konularla ilgilenen araştırmacıların da hiç dikkatini çekmiyor.
Bilmiyorum siz de farkında mısınız ama benim bu programda takıldığım en önemli şey adına ‘televole kahkahası’ dediğim gülme biçimi.
‘Karı gibi gülmeyi’ aşağılayan maço kültürümüze rağmen bu program kendine özgü bir kahkaha biçimi geliştirmeyi de başardı.
Acaba her şeyden sıkılan necip Türk milletinin bir türlü bu programdan sıkılmıyor olmasının sırrı bu kahkahada mı?
Çünkü sonuç olarak bir video klip mantığıyla hazırlanan bu programın içeriğine televizyonun diğer programlarında, hatta ana haber bültenlerinde bile rastlamak mümkün.
Tek fark burada insanların kendilerine hiçbir sınır tanımadan, elalem ne der diye düşünmeden ağız dolusu bir kahkahayı koyuvermeleri.
Gülmeyi ve eğlendiğini göstermeyi ayıp sayan bir kültürün çocuklarının kural tanımazlığı mı acaba bizi bu programa doğru çekiyor?
Doğru cevabın ne olduğunu elbette ben de bilmiyorum. Bildiğim tek şey bu kahkaha biçiminin beni çıldırttığı.
Ne zaman o kahkahayı duysam lumpenliğin de tıpkı köylülük gibi genlerimize kazınmakta olduğunu düşünüyorum.