RADİKAL

Medyanın 'ilan' sorumluluğu

Eski bir tartışma ama yeni bir olay nedeniyle bence yeniden açılması gereken bir tartışma bu: Yayımladığı ilanlardan medya nereye kadar sorumludur?
‘Yeni olay’ dediğim şey Jet-Pa’nın son girişimi.

Birçok kişi hatırlamaz ama bir yıl kadar önce Jet-Pa’nın patronu Fadıl Akgündüz 29 Ekim 1999 tarihinde memleketi Siirt’te dev bir otomobil fabrikasının temelini atacağını söylemişti.
Temel atılmadı ama ondan çok daha etkili bir şov yapıldı. Bu şov bazı gazetelere verilen ilanlarla desteklendi. ‘İmzamızı atıyoruz’ başlıklı teaser ilanları ile başlayan kampanya iki tam sayfalık açılış ilanlarıyla sürdürüldü. (İlanların Radikal’de de yayımlanması için herhangi bir girişimde bulunmadığımızı söylememe, bilmiyorum gerek var mı?) Ayrıca ‘İmza’ otomobili için düzenlenen şov önemli televizyon kanallarından naklen yayımlandı.
Jet-Pa isimli kuruluşun finansman kaynağı, ağırlıklı olarak yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın tasarruflarından oluşuyor. Bu vatandaşlarımıza Jet-Pa’ya ortak oldukları ve kâr payı alacakları bildiriliyor.
Jet-Pa’nın böyle bir para toplamaya hakkının olmadığı, konunun Alman Federal makamları tarafından da incelendiği, şirket merkezinin geçenlerde Liechtenstein’da ‘bir masa-telefon’ adresten oluşan naylon bir adrese taşındığı ve saadet zinciri kırılırsa bu şirkete ortak olduklarını zannedenlerin hiçbir hak talep edemeyeceklerine ilişkin haberler Radikal’e sık sık yansıyor. Sadece Radikal’e değil elbette.. Benzeri haberler çeşitli gazete ve televizyonlarda da yer buluyor.
Jet-Pa sisteminin ayakta kalabilmesi yeni ‘ortak’ların katılımının devam etmesi ile mümkün. Bunun için Jet-Pa elbette hiçbir masraftan da kaçınmıyor. Şirketin adı futbolcu transferlerinden tutun da ‘İmza’ otomobillerinin tanıtım şovuna kadar birçok yolla gündemde tutulmaya çalışılıyor. Titan benzeri bir saadet zinciri söz konusu..
Nitekim ‘İmza’ otomobilinin tanıtım şovunun ertesi günü Radikal’in manşetinde Jet-Pa bir kez daha yer aldı. ‘İmza’ töreninin bir göz boyama olduğu ayrıntılı rakamlarla kanıtlandı. (31 Ekim 1999 tarihli Radikal) Benzeri haberler aynı gün Posta ve Hürriyet’te de yer aldı.
Özeti şu: 2002’de üretime geçeceği bildirilen otomobil fabrikasının daha temeli bile atılmadı, Hazine’ye, DPT’ye gerekli başvurular yapılmadı, iddia edilen üretim rakamlarının hayali olduğu ortaya kondu, 2,7 milyar dolarlık yatırımın nasıl finanse edileceği belli değil, açıklanan ihracat hedefi gerçekçi değil ve son olarak Radikal muhabirinin bu konuda sorduğu sorular Jet-Pa’nın patronu Fadıl Akgündüz tarafından basın toplantısında duymazdan gelindi.
İşte basın ahlakı ile ilgili olarak son derece önemli olduğunu düşündüğüm durumu bu çerçeve içinde değerlendirmek gerekiyor: Bir kuruluş şov düzenliyor, bu şovun amacı bazı insanları ‘aldatarak/yanıltarak’ para toplamak, yatırımcıları bu durumdan koruyabilecek tek güç ise bugün için medya…
Ancak medyanın bir bölümü sırf ilan geliri elde etmek amacıyla bu ‘kandırmacaya’ alet oluyor, en önemli yerlerini (gazetelerin orta sayfaları ve televizyonların ‘prime time’ları) bu ilanlara açıyor..
Bunun doğru bir davranış olduğunu söyleyebilir miyiz? Özellikle bu tür konularda medya ‘ilanların sorumluluğu ilan verenlere aittir’ kuralının arkasına saklanabilir mi?
Bence yanıt çok açık: Hayır, saklanamaz. Evet, bu doğru bir davranış değildir.
Medya, okuyucularına-izleyicilerine karşı haberleriyle olduğu kadar, yayımladığı ilanlarla da sorumludur. Aldatıcı ve yanıltıcı ilanları yayımlamaktan kaçınmak zorundadır. Bu açıdan bazı gazeteler ve televizyonlar doğru bir iş yapmamışlardır.
Konunun televizyon kanallarını ilgilendiren bir başka yönü daha var: Yapılan şov ödenen belirli bir ücret karşılığında önemli televizyon kanallarının ‘prime time’ında yayımlandı. Hatta atv’nin yurtdışı yayınında artık özel bir Jet-Pa saati bile var.
Birinci yanlış: Bunun para karşılığı yayımlanan bir ilan olduğu izleyicilerden saklandı. İkinci yanlış: Canlı yayına geçilerek, bunun çok büyük ve önemli bir olay olduğu vurgulandı, yayımcının her türlü denetiminden uzakta hazırlanan bir şov programı, sanki o televizyonların kendi yayınıymış gibi izleyiciye sunuldu.
Medya ayakta kalabilmek için elbette reklam gelirine muhtaç. Ancak bu ‘nereden gelirse gelsin kabul edilebilecek bir gelir’ sayılmamalı. Mesleğimizi korumak için her şeyden önce okuyucu ve izleyicilerimizi de aldatıcı reklamlara karşı korumak zorundayız.