RADİKAL

Memuru kim yargılamalı?

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve hükümet arasındaki tartışmayı internetteki gazetelerden izleyebildim. Doğrusunu isterseniz anlamakta güçlük çektiğim birçok konu oldu ama bunu ‘uzakta’ olmama yordum.

Uzaklığın böyle bir etkisi var insan üzerinde. Hiç yabancısı olmadığınız konuları bile bir süre dışarda kalınca algılamakta güçlük çekebiliyorsunuz. Döner dönmez işin aslını faslını iyice anlamak için birikmiş gazeteleri okudum. Hâlâ anlamakta güçlük çektiğim konular olduğunu görüyorum.
Başbakan’ın iddiasına göre devletimiz tehlikede.. Son bağımsız Türk devletinin tüm kadroları işgal edilmiş, suçlular cirit atıyor ve hükümet eli kolu bağlı durumu seyretmek zorunda kalıyor. Sonunda canına tak diyen hükümet bu durumu düzeltmek için bir kanun hükmünde kararname çıkarıyor ama bu kez Cumhurbaşkanı engel oluyor. Kararnameyi imzalamıyor..
Aklıma takılan konu şu: Devleti suçlular işgal etmişlerse bu devletin polisi, gizli servisleri, savcıları neden maaş alıyorlar?
Yasalarımızda suç olarak açıkça tarif edilmiş eylemlerde bulunanlar memur bile olsalar bu eylemleri suç teşkil ediyorsa yargılanıp cezalandırılabiliyor. Bölücülük, din esasına dayalı devlet kurmak, Anayasa’yı zorla değiştirmeye kalkmak gibi ağır suçlara karşı bir hayli ağır cezalarımız var.
Yapılması gereken şey bu tür insanlar ile ilgili olarak savcılığın bir soruşturma yürütmesi, polisin gerekli delilleri toplayıp savcılığa sunması ve sonra da bu kişilerin mahkemeye verilip, cezalandırılması olmalı diye düşünüyorum.
Temel bir hukuk kuralı var: İddia sahibi bunu ispatla yükümlü…
Devlet bazı memurlarının suç işlediğini iddia ediyor. Devlet adına bu iddiayı dava konusu yapacak olanlar savcılar. İddialarını ispat da doğal olarak onlara düşüyor.
Oysa söz konusu kararname bu durumu tersine çeviriyor.. Devlet bir iddiada bulunuyor, idarenin memuru olan bir müfettiş bu iddiayı inceliyor ve yerinde buluyor, buna dayanılarak memur görevinden atılıyor. Memur suçsuz olduğunu mahkemeye giderek ispat etmek durumunda. İddiayı ispatlamak yükümlülüğü idari bir kararla suçlu duruma düşürülmüş bulunana geçiyor. İdare iddiasını ispat yükümlülüğünden kurtuluyor.
Bu ihtiyaç nereden kaynaklanıyor? İki ihtimal söz konusu olabilir.. Ya yasalar böyle bir suçu tarif etmiyor, dolayısıyla savcılar kimseyi suçlayamıyor, mahkemeler kimseyi mahkûm edemiyor. O zaman yapılması gereken şey bu eksikliği tamamlamak olmalı. Kanunsuz suç ve ceza olamayacağı ilkesi hatırlanmalı.
Ya da Memurin Muhakemat Kanunu savcıların elini kolunu bağlıyor. İdare, bu kanuna dayanarak memurunun kolayca yargılanmasına izin vermiyor. Bu yetkisinden vazgeçmek istemediği için de bir anlamda ‘yargı yetkisini’ kendi eline almak istiyor. Bu değişiklik Cumhurbaşkanı’nın istediği gibi yasayla yapılsa bile Anayasa’nın güçler ayrılığı ilkesine aykırılık söz konusu.
Hükümet suç işleyen memurunun yasaların elinden yakasını kolayca sıyırabildiğini düşünüyorsa önce Memurin Muhakemat Kanunu’nu değiştirmeli.