Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Mini eteğime dokunma!

 onunda öğrendik. Meğerse üniversitede yasak olan şey türban takmak değil, herkesin istediği kıyafetle okula gelebilmesiymiş.

Açıklamayı İstanbul Üniversitesi’nin rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu yaptı. “Giyim serbest değildir” dedi. Alemdaroğlu’nun konuşması özetle şöyle:

“Başörtüsü takılamaz. Herkes bu mevzuata uymak zorundadır. Birtakım örf ve adetlerimiz var. Belki Amerika’da mini etekle üniversiteye gidilebilir. Ama Türkiye’de mini etekle/bir üniversiteye öğrencilerin gelebileceğini zannetmiyorum. Bu öğrencilerin tercihi değil. Her şeyden önce kendi arkadaşları onları engeller. Ama gerekirse üniversite yönetimi de bu konuda önlemler alır.”

Rektör Bey’in sözünü ettiği mevzuatımızda adına ‘türban’ denen bir tür başörtüsünün yasak olduğunu hepimiz biliyoruz. Sizi bilmiyorum ama ben mevzuatımızda öğrencilerin mini etek giymelerinin yasak olduğuna ilişkin herhangi bir hüküm hatırlamıyorum. Demek ki rektör -bilinç altında da olsa- ‘madem ki türbanı yasaklıyorum, o halde mini eteği de yasaklayayım ki hiç olmazsa zorbalıkta eşitlik olsun’ diye düşünüyor.

Yetişkin bir insanın en doğal haklarından birisi nasıl giyineceğine kendisinin karar vermesidir. İsteyen kendi inanışları doğrultusunda istediği kılığı tercih edebilir. Eğer Rektör Bey’in dediği gibi ‘bazı arkadaşlar’ başkalarının nasıl giyindiğinden rahatsız oluyorlarsa bu onların sorunudur ve kamu otoritesinin de görevi bu ‘yazı arkadaşların’ düşündüklerini gerçekleştirmelerine yardım etmek değil, tam tersine öteki insanların giyim özgürlüklerini koruyacak önlemleri almaktır.

Bu bakımdan türban ile mini etek arasında da bir fark görmüyorum. Türban takmak kişisel bir tercihin sonucuysa ve türban takmayanların türban takmama özgürlüklerine karşıt bir hareket değilse serbest olmalıdır. Aynı şekilde mini etek giymek de öyle… Eğer bu bir kişisel tercihse ve mini etek giymek istemeyenleri de mini etek giymeye zorlamıyorsa bu durum kamu otoritesinin müdahalesine açık bir alan değildir. Böyle bir müdahale de en hafif deyimle zorbalık sayılacaktır.

Türkiye’de insanların giysileri üzerinde yalnızca kamu otoritesinin değil toplumun çeşitli kesimlerinin de zorbalığa varan müdahalelerde bulunma isteği içinde olduğunu da hepimiz biliyoruz. ‘Örf ve âdetler’ kisvesi altına gizlenen zorbalık toplumumuzda o kadar sık ve ısrarla tekrarlanıyor ki, neredeyse hoşgörü ile bile karşılanabiliyor. Bu o kadar sık ve doğal olarak yapılıyor ki artık istisna olmaktan çıkıyor ve genel geçerliliği olan bir ‘uygulama’ haline geliyor. Onun için bu uygulamaların üzerine yılmadan gitmek, kişisel özgürlüklerin kullanımında sonuna kadar direnmek zorundayız.

‘Başörtüme dokunma’ kampanyalarının yanma artık bir de ‘mini eteğime dokunma’ kampanyalarının konması gerekiyor.

Türkiye’de kamu otoritesi hayatın her alanında tek tip düşünen, tek tip davranan ve tek tip giyinen bir vatandaş görmek istiyor. Buna karşı çıkmazsak üniversiteye bile yakında üniformayla gitmek zorunda kalacağız.