MOSKOVA -Ankara’da ceketin bile fazla geldiği bir bahar havasında bindiğimiz uçaktan Moskova’da indiğimizde yüzümüze kar taneleri çarpıyordu. Moskova’yı her zaman ‘büyüleyici’ bulmuşumdur.
Bunu derken Sovyet döneminin tekdüze mimarisini ve Stalinci ‘sanat’ın şehrin orasına burasına diktiği abuklukları kastetmiyorum elbette. Benim ‘büyüleyici’ Moskovam, Kızıl Meydan’da başlıyor ve imparatorluk döneminin izlerini taşıyan yerlerde yaşıyor.
Kar, bu manzaranın en önemli unsuru.. Gri Moskova göğünün insanın içine sıkıntı veren yansımalarını değiştirmeye bir tek karın gücü yetiyor çünkü. Ancak dün yağmaya çabalayan sulu sepken, henüz etraftaki çirkinlikleri örtme başarısını gösterememişti.
Başbakan Ecevit’in sürdüreceği resmi temasları izlemek üzere Moskova’dayız ve tarihin bu döneminde Türk-Rus ilişkileri de bir türlü ne yapacağına karar veremeyen Moskova havası gibi: Güneş açacak zannederken bir de bakıyorsunuz yerler diz boyu kar olmuş..
Bu gezinin her iki ülke açısından da iki önemli yönü var: Birisi ‘terör’, diğeri doğalgazı Rusya ve Karadeniz üzerinden Türkiye’ye taşıyacak olan ‘Mavi Akım’ projesi…
Başbakan Ecevit, önceki gün Çeçenistan’ın Rusya’nın bir iç meselesi olduğunu söyledi ve bir bakıma Rusları rahatlattı. Ancak bu tavrıyla Başbakan’ın Türkiye’de çok eleştiri alacağı da kesin. Günümüzün değişen dünyası artık hiçbir ülkeye ‘iç mesele’ zırhının arkasına saklanarak ‘sivilleri katletme’ hakkını tanımıyor. Çeçenistan’da çaresiz kadınlar, çocuklar, yaşlılar tepelerine yağdırılan bombalar altında can verirlerken, dünya üzerinde hiç kimsenin de bunu Rusya’nın iç meselesi sayma hakkı olmadığını düşünüyorum. Üstelik Türkiye halkının Çeçenistan ile tarihi akrabalık bağları da var. Bu çaresiz insanların haklarını bugün Türkiye savunmayacaksa kim savunacak?
Çeçenistan’ın talihsizliği aslına bakarsanız katliamın Kosova, Bosna, Doğu Timor’daki gibi dünya medyasının gözlerinin önünde cereyan etmiyor olması. Burada yaşanan dram da en az Kosova kadar acı dolu, ama bölgenin özel koşulları medyanın bu dramı evlerimize taşımasını engelliyor. Tıpkı bir vakitler Karabağ’da olduğu gibi Çeçenistan’da da katliam ve zorla göç ettirme böylece gözlerimizden kaçıyor. Bu yüzden de Çeçen halkının aslında Türkiye’den başka çaresi yok, ama bu çare de sırf terörle mücadele ve ‘Aman, Rusya’da istikrarsızlık olmasın’ kaygılarının arasında kaybolup gidiyor.
Bu gezi öncesi ‘Mavi Akım Projesi’ ile ilgili olarak bir ek protokolün imzalanması da bekleniyordu. Ancak Amerika’nın ağırlığını koyması ve Bakü-Ceyhan petrol boru hattını bir tehdit sopası olarak sallaması işleri değiştirdi. Türkmen ve Azeri doğalgazının Türkiye üzerinden Batıya taşınması özellikle Amerika açısından çok önem taşıyor. Bu hem Orta Asya’nın kesin olarak Rus nüfuz bölgesi olmaktan çıkması anlamına geliyor, hem de Rusya’nın ‘kontrol edilebilir hasta adam’ olarak kalmasını sağlıyor.
Çok büyük bir sürpriz olmazsa bu ek protokol imzalanmayacak ve bu da Türk-Rus ilişkilerinde yeni bir soğukluğun başlamasına yol açacak. Gerçi Başbakan bu gezisinde Rusya’ya ‘Mavi Akımı yapacağız ve sizden de gaz alacağız’ güvencesini verecek, ancak bu güvencenin bugün için Rusları tatmin etmeyeceği tahmin ediliyor. Türkiye eninde sonunda Mavi Akım’ı yapacak, ama önceliği Türkmen-Azeri doğalgazı.
Ben kişisel olarak, Türkiye açısından bölgede ekonomisi güçlü, demokratik bir Rusya’nın, hasta bir Rusya’ya tercih edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Rusya başından ne felaketler geçerse geçsin bulunduğumuz bölgede hâlâ önemli bir faktör ve bu faktörü göz ardı ederek girişilecek her hareket gerilimi yükseltecek ve iki ülkeye de zarar verecek. Ekonomik krizden önce Rusya’ya ihracatımızın toplamı 10 milyar doları geçiyordu. İki yıllık krizden sonra bu rakam bugün 2 milyar doları zor buluyor. IMF kapılarında ‘stand-by’ için süründüğümüz parayı bu ticari kaybımızla kıyaslarsanız ne demek istediğim daha kolay anlaşılacak. Bu yüzden Mavi Akım projesinin sadece Rusya için değil, bizim için de önemli ticari ufuklar vaat ettiğini düşünüyorum.
DPT aksini iddia etse de Enerji Bakanlığı’nın hesaplamaları Türkiye’nin 2010 yılındaki doğalgaz ihtiyacının 50 milyar metreküp olduğunu gösteriyor. Mavi Akım bu ihtiyacın 16 milyar metreküplük bölümünü karşılayacak. Meseleye sadece bir gaz alışverişi olarak bakarsak ya da ABD’nin bölgedeki stratejik planlarında piyon olmaktan ileriye gidemezsek biz de zararlı çıkacağız.
Rusya’yı yok saymak, şu an için mümkün gibi görünüyor birçok kişiye. Onlara Rusça bir tekerlemeyi hatırlatacağım: Mojna, yesli astarojna! (Mümkün, cesaretin varsa…)
