Neresini, neresini?
Banu Alkan’ın ‘Neremi, Neremi’ isimli şarkısının da bulunduğu kaset piyasaya çıktığı ilk gün tam 40 bin adet satmış. Haberi ‘Vah Türkiyem vah’ başlığıyla duyuran Posta, 50 bin adetlik yeni bir siparişin de perakendeci ve toptancılardan kaseti yayımlayan şirkete ulaştığını da belirtiyor.
Arkadaşlarım hemen her gece bir televizyon programında Banu Alkan’ın bu şarkısının çalındığını söylüyorlar ama ne yazık ki Banu Alkan’ın bu şarkısını başından sonuna kadar dinleme olanağım olmadı. Sadece Cem Ceminay’ın Power FM’deki programında nakarat kısmını birkaç kez dinleyebildim. Dolayısıyla müzikal kalite, şarkıcının yetenekleri gibi konularda iyi kötü bir fikrim oldu.
Banu Alkan bir şarkıcı değil elbette. Ama prodüktör her kimse demek ki iyi bir ‘konu’ yakalamış. Tombul Afrodit’imize çok uyan bir şarkı yakaladığı gibi, Türk halkının yufka yüreğinin bir köşeciğini de titretebilmiş.
‘Neremi, Neremi’ öyle dillere düşecek ve herhangi bir işle meşgul olunurken mırıldanılacak bir şarkı değil. Hatta aslında şarkı bile değil. Ama yine de 40 bin kişi ilk gün parayı bastırıp bu kasetten bir tane almış. Öyle görünüyor ki kasetin tirajı yüz bin rakamını rahatlıkla aşacak.
Televizyonun ne kadar güçlü bir iletişim aracı olduğunu da böylece bir kez daha görüyoruz. Esas olarak Banu Alkan’la dalga geçmek için yapılan televizyon programları kitleleri etkilemiş. Ölümünden sonra herkesin ardından ağıt yakmakta yarışa girdiği Barış Manço’nun sağlığında kasetleri 25-30 bin zor satarken Banu Alkan ilk gün 40 bin adet satıvermiş.
Televizyonların en çok izlenen programlarının kalitesizliği konusunda ortak bir görüş var artık.
Yüksek izlenme oranlarına sahip programlar daha çok ilan geliri elde ediyorlar. Böyle olunca televizyonların yöneticileri de program akışları içinde bu tür programlara yer vermelerini ticari zorunlulukla açıklamaya çalışıyorlar.
Banu Alkan’ın şarkısında karşımıza çıkan örnek bu açıklamanın bir bakıma doğru olduğunu da gösteriyor. Halkın geniş bir kesimi kalitesizliği ödüllendirdiğine göre, televizyon yöneticilerini de kalitesiz programlar karşısındaki tutumları nedeniyle eleştirmemek gerekiyor gibi görünüyor.
Ancak bu kadar basit değil. Televizyon aynı zamanda kalitesizliği her seferinde yeniden üreten ve yaygınlaştıran bir araç işlevi de görüyor. Banu Alkan’ı hesapta halkın gözünde küçük düşürmeyi amaçlayan programlar, kasetin satışına yarıyor. Kalitesiz bir ürün televizyonda yeterince tekrarlandığı için hak etmediği kadar çok satışa ulaşabiliyor.
Televizyon yayınlarının kalitesi halkın beğeni düzeyini düşürdükçe yayınların kalitesi düşüyor. Yumurtadan çıkan tavuk folluğa yeni yumurtalar bırakıyor ve bu böylece sürüp gidiyor…