Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

No news, good news

WASHINGTON – Başlığı Türkçeye çevirmek istersek en doğrusu ‘kötü haber tez yayılır’ olur sanırım. Kelime kelime karşılık gelmiyor ama kullanılış yerleri ve amacı aynı.

Haber gazeteciliğin ana malzemesi. Ve ne yazık ki bizim mesleğimizde birçok durumda başlıktaki sözü tersinden söylemek mümkün: Good news, no news.. Her şey yolundaysa haber yok demektir!
Radikal’de esas olarak ‘kötü haber gazeteciliğinden’ kaçınmaya çalışıyoruz ama yerleşik inanç ‘kötü haber’in daha çok okunacağı ve ilgi çekeceğine yönelik. Bu yüzden dünyanın her yerinde basın ‘felaket tellallığı’ ile suçlanıyor.
Ne olursa olsun, isterse dünya yıkılsın, her gün belirli bir saate kadar işini bitirmek ve gazetesini basmak zorunda olmayanlar için bunu söylemek kolay. Bir gün yazıişleri masasında oturup (mesela bir ağustos hafta sonu bu iş için uygun olur) o gün gazeteye hangi haberleri koyacaklarını düşünmek zorunda kalmamalarını dilerim. Bunun insanın üzerine nasıl bir baskı yüklediğini yaşamadan, şöyle haber koyun, böyle haber yazın demek tabiri caizse bekârların karı boşamasından farksız bir iş. (Biraz sonra anlatacağım müzenin hediyelik eşyalar satılan kısmında üzerinde şu yazının İngilizcesi basılı bir tişört vardı: Bu gece olmaz hayatım, ‘deadline’ım var!)
Arlington’da adı Newseum olan bir müze var. Washington bölgesinin en yeni müzesi. Hem bu yeniliğin getirdiği avantaj hem de konusunun ‘haber ve gazetecilik’ olmasının sağladığı olanaklar nedeniyle gerçek bir interaktif müze. Beni en çok etkileyen tarafı ise küçücük okul çocuklarının gruplar halinde müzeyi gezmeleri ve gazetecilik mesleğinin ne kadar önemli bir meslek olduğunu daha o yaşta öğrenmeleri..
Müze Freedom Forum isimli bir sivil toplum kuruluşu tarafından kurulmuş. Müzenin mütevelli heyetinin başında da USA Today gazetesinin kurucusu All Neuhart var. Önümüzdeki yıl 100 milyon dolarlık büyük bir yatırımla müze gerçek bir eğitim kurumuna dönüşecek. İçinde kurulacak alışveriş merkezinin getireceği gelirle de müzenin özellikle devlete ve değişik çıkar gruplarına muhtaç olması önlenecek.
Buraya nereden geldik? Kötü haberin ‘iş yaptığı’ inancından.. Müzenin bir salonu ‘Yüzyılın en önemli 10 haberi’ne ayrılmış. O tarihte yayımlanan gazetelerin birinci sayfalarından o en önemli on olayı izleyebiliyorsunuz. Müzenin ABD’de olduğu gerçeğini tekrar hatırlatıp şu on haberi sayayım önce:
1- Hiroşima’ya atılan atom bombası. 2- Pearl Harbour Baskını. 3- Ayda yürüyen ilk insan. 4- İlk uçağın uçuşu. 5- Kennedy Suikastı. 6- Alexander Fleming’in penisilini buluşu. 7- Amerikan kadınlarına seçme ve seçilme hakkının tanınması. (Tarih 26 Ağustos 1920, belki merak eden olur.)
8- 1928 ekonomik bunalımı başlangıcı: NYSE’nin çöküşü. 9- Yeni çiçek aşısının bulunuşu.
10- DNA’nın yapısının çözülmesi. (Bu konuda atılan ilk adım. Son gelişmelerle karıştırılmasın diye yazıyorum. Tarih 1953.)
10 haber içinde sadece dört tanesi ‘kötü haber’. Amerikan yüzyılına damgasını vuran altı haber de ‘iyi haber’.
Demek ki kötü haberin iş yaptığı inancı o kadar da doğru değil. Elbette, hep kötü olayların olmasının sorumlusu olarak da gazeteciler görülmemeli. Sonuçta bizim işimiz topluma ve dünyaya bir ayna tutmaktan ibaret, bunu da unutmamalı. Aynadan yansıyanlar hoşumuza gitse de gitmese de gerçek bu…