Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Pazartesi'den mektup var

 Dünkü yazımla ilgili olarak Pazartesi Dergisi Yazı İşleri Müdürü Filiz Koçali’den bir mektup aldım. Mektubun kişisel olmayan bölümünü aynen sunuyorum:

“Sayın Yılmaz, itiraf edin ki Pazartesi’yi tanımıyorsunuz, bilmiyorsunuz. Eğer birkaç sayımızı dikkatle okumuş olsaydınız, hatta Hıncal Uluç’tan alıntı yaptığınız son sayısını bile okusaydınız bugün yazdıklarınızı yazmazdınız. Birincisi, Uluç’tan alıntı yaptığımız yazıdan çıkan sonuç ‘Erkekleri boşverin böğürtlenli pasta daha iyidir’ değil. Yazının tamamını okursanız beğeneceğinizi sanıyorum. İkincisi, hayattan kopuk olduğumuz eleştirinize katılmıyorum. Yine son sayımızda kadınların istihdamından Refahyol’un kadın sürgünlerine kadar sizin değinmediğimizi iddia ettiğiniz pek çok konu var. Ne mutlu ki haksızlığa uğrayan iki atleti ve Sevda Demirel’i savunan erkek köşe yazarları var. Bize de korucu tecavüzüne uğrayan Remziye’yi, jandarma tecavüzüne uğrayan Şükran’ı, kocasının öldürdüğü sanılan Süheyla’yı, teyze oğlunun boğazını kestiği Sevda’yı, Muş’ta sendikal nedenlerle bekâret kontrolü uygulanan genç öğretmenleri savunmak, onların yaşadıklarını aktarmak, Remziye’ye destek olmak için korucuların yargılandığı duruşmaya Batman’a gitmek, Muşlu öğretmenler için İçişleri Bakanlığı’na topluca telgraf çekmek düşüyor.

Kadınların haklarını savunurken, bütün erkek cinsini dışlamak gibi bir niyetimiz yok ama kadınların bütün bu yaşadıklarında erkeklerin payını görmeden edemiyoruz tabii ki. ‘Maço toplumun cezalandırdığı kadınları savunmak hep erkeklere düşüyor’ diyorsunuz. Ne güzel savunun, ama lütfen bizim yaptıklarımızı da görün. Kadınların cinselliğini ve fantezilerini aktarmaya çalıştığımız ‘Ayıp köşe’ nedeniyle hakkımızda süren sekiz dava var. 8 Mart’ta ‘Dayağa, tacize, tecavüze, namus cinayetine, bekâret kontrolüne, özelleştirmeye, savaşa, kıyafet yönetmeliklerine, kürtajın yasaklanmasına, berdele, başlığa, kumalığa, soykırıma yönelik kısırlaştırmaya, ev köleliğine, emek sömürüsüne, zoraki anneliğe, aile reisliğine, sermayenin evde sömürüsüne, erkek egemenliğine karşı’ düzenlediğimiz ‘Artık Örgütlü’ mitingi nedeniyle yargılanıyoruz.

Evet, ısrarla söylüyoruz, kadınları erkekler eziyor. Ama şunu da aynı ısrarla söylüyoruz. Dünyadaki her şeyin, savaşın, globalleşmenin, yoksullaşmanın kadınlara değen, kadınları ilgilendiren yanı var.
Kadınların mücadelesini ve taleplerini özel hayat içine sıkıştırmanın, özel hayatta yaşadıklarımız ve elde ettiklerimiz çok önemli olmakla birlikte yeterli olmadığını biliyoruz. Bizim bütün dünya için söyleyecek sözümüz var ve söylemeye çalışıyoruz.”

İtiraf etmeliyim ki Filiz Hanım’ın da belirttiği gibi alıntıya konu olan yazının tümünü okumadım. Tamamını okumadığım bir yazıdan yapılmış bir alıntıya dayanarak eleştiri yapmamam gerektiğini bile bile böyle bir hatayı da yaptım.

Ancak amacım yalnızca bir yazıya dayanarak Pazartesi Dergisi çevresinde toplanmış feministleri eleştirmek değildi. Yazımda özellikle vurguladığım gibi ‘bir bölüm feminist’in kadınlara eşit haklar mücadelesiyle, erkek cinsinin tümünü düşman görmeyi karıştırdıklarını söyledim. Feminist akımın öncülerinin de günümüzde bu tür bir yaklaşımı reddettiklerini ama bu eski moda feminizmin Türkiye’de hâlâ savunucuları olduğunu yazdım ve onları eleştirdim.

Erkeklerle eşit hak mücadelesinde bulunan ve maço toplumun ezdiği birçok kadının, feminist hareketten uzakta kalmasının sebebinin bu tür hayattan kopuk eğilimler olduğunu açıklamaya çalıştım.

Filiz Hanım’ın açıklaması bu görüşlerime yönelik olarak temel bir eleştiri getirmediğine göre, en azından ‘bir başka bölüm’ feministle ortak fikirlere sahip olduğumu görüp, sevindim.