RADİKAL

Politika geyiği

 Epeydir Ankara’daki kayıkçı kavgasından uzak durmaya çalışıyorum. Ama politika biz Türklerin kanına işlemiş. Ne kadar ilgilenmez görünsek de bir ucundan bizi tutup kendisine doğru çekiyor. Bu nedenle bugün sizlerle biraz politika geyiği yapmayı tasarlıyorum. Sizlerle bazı gözlemlerimi paylaşmak istiyorum.

Güvenoylaması sırasında çıkan kavgayı hatırlayacaksınız. CHP Milletvekili Sabri Ergül’ün açtığı bir pankart nedeniyle bazı Refah milletvekillerinin linç girişimlerini televizyonlardan izlemişsinizdir.

Birinci gözlem: Refah milletvekillerinin Sabri Ergül’e karşı giriştikleri hareket basit bir ‘öfke patlaması’ olarak izah edilemez.

Bu eğer iddia edildiği gibi bir öfke patlaması olmuş olsaydı ilk eylemden sonra ortalığın yatışması gerekirdi. Milletvekilleri de sonuç olarak koca koca insanlar. Bir anlık öfkelerine yenik düşseler bile sonra kendilerine gelmeleri ve ‘yahu biz ne yapıyoruz, ayıp oluyor’ demeleri gerekirdi.

Öyle olmadı. Meclis içindeki saldırı tekrarlandığı gibi Meclis dışında da saldırılar ve küfürler devam etti.

Dini bütün bir Müslümanın böyle galiz küfürleri nasıl olup da savurabildiğini bir kenara bırakıyorum. Tanrı onun cezasını nasıl olsa verecektir.

Ben güvenoylamasındaki bu hareketin RP’nin önümüzdeki dönemde Meclis’te uygulayacağı muhalefet stratejisinin önemli bir parçası olduğunu düşünüyorum.

Meclis’i çalışamaz hale getirmek, kaba güçle iktidar milletvekillerini ya da yandaşlarını sindirmek olarak ortaya çıkan bu stratejinin sonuçlarını yakında Meclis’in diğer oturumlarında da sık sık göreceğiz gibi geliyor bana.

Benden tavsiye TBMM TV’nin programlarını kaçırmayın, sonra üzülürsünüz!

İkinci gözlem: Herkes Sabri Ergül’ü Meclis’te pankart açtı diye eleştiriyor. Kavgayı çıkaranlar masummuş, Ergül gerçek sorumluymuş gibi davranıyor.

Bunu da anlamakta güçlük çekiyorum. Sonuç olarak Sabri Ergül bir milletvekili ve gerek Meclis’te ve gerekse Meclis dışında düşüncelerini açıklamak, temsil ettiği kitlenin tepkilerini yansıtmak en doğal hakkı. Meclis içtüzüğünde milletvekillerinin oturumlar sırasında ellerinde pankart olup olamayacağına ilişkin bir hüküm aradım bulamadım.

Oturum adabını bozdukları için saldırgan milletvekillerine verilmesi gereken cezanın neden Ergül’e reva görüldüğünü de hiç anlayamadım. Belki Mustafa Kalemli salonun bir ucundan diğerine adam dövmek için koşturanlara neden ceza vermediğini daha iyi açıklayabilir.

Üçüncü gözlem: Hükümete güvenoyu veren eski RP milletvekiline saldıran RP milletvekili, Meclis İdare Amiri. Yani Meclis oturumları sırasında düzeni korumak, milletvekillerinin içtüzük hükümlerine uygun hareket etmelerini sağlamakla görevli bir şahıs.

Böyle bir insan nasıl olup da Meclis İdare Amiri seçilebiliyor, anlamakta zorluk çekiyorum.

Dördüncü gözlem: Sabri Ergül neden salondan kaçtı? Eyleminde haklı olduğunu düşündüğüne göre yaptığı işin arkasında durması gerekmez miydi? Kendisine saldıranlara Meclis’i bırakıp gitmesi doğru muydu? Apar-topar bir otomobile tıkılıp Meclis’ten kaçmak bir milletvekiline yakıştı mı?