RADİKAL

Reklam verene şantaj

 Pazar günü bir bulvar gazetesinin manşetinde yer alan bir haberin perde arkası, Türk basınını bekleyen tehlike hakkında düşündüklerimin ‘kişisel bir hezeyan’ olmadığını ortaya koyuyor.

Gazetecilik ahlakına sığmayan ve bütün gazetecileri bu olaya tepki göstermek zorunda bırakması gereken bir gelişme söz konusu. Buna bugün tepki göstermezsek yarın basın gücünün kötüye kullanılmasına karşıymış gibi görünen ama özü itibariyle basın özgürlüğünün budanmasını hedefleyen girişimlere çanak tutmuş olacağız.
Olay şöyle gelişti: Star Gazetesi’ni yayımlayan grup, Güzel Sanatlar ve Saatchi & Saatchi reklam ajanslarının ortağı olan Yiğit Şardan’dan müşterilerine ait reklam bütçelerinin bir bölümünü kendilerine aktarmasını istedi.
Reklam ajansı böyle bir taahhütte bulunmayınca ajans yöneticileri ‘piyasadan silinmekle’ tehdit edildi. İlk uygulama olarak hafta sonunda bu ajansa bağlı medya şirketinden gelen reklamları televizyonlarında yayımlamadı. Bu arada ajans yöneticisiyle uzaktan akrabalığı da bulunan ve aynı zamanda ajansın müşterisi de olan bir şirkete karşı kampanya için malzeme toplanmaya başladı.
O şirketin yöneticilerine açıkça ‘Ajansınızı bırakın, yoksa sizin için sonu iyi olmayacak’ denildi.
‘İyi olmayacak şeyin’ ne olduğu pazar günkü Star Gazetesi’nin manşetinden anlaşıldı. Bursa merkezli şirketin son kullanma tarihleri geçmiş bazı ürünlerinden alınan numunelerde ‘insan dışkısı bulunduğuna ilişkin’ muteber olmadığı basın piyasasındaki herkes tarafından bilinen bir kuruluşun iki yıl önce hazırladığı raporlar yeniymiş gibi yayımlandı.
Söz konusu şirket ertesi gün tüm gazetelere ilan vererek haberin doğru olmadığını, ürünlerinin sağlıklı olduğunu, üretim sürecinin isteyen herkes tarafından incelenmesine açık olduklarını duyurdu. Bu ilan Star’da da yayımlandı.
Bunun gibi ‘aleyhte haber yapma şantajıyla’ ilan alma girişimleri Türk basınında daha önce de yaşanmıştı. Varlığını gazetecilik yaparak değil, şantaj ve tehditle sürdürmek isteyenlerden hiçbiri bugün ‘yayıncı’ olarak piyasamızda bulunmuyorlar. Ancak bütün varlık sebebi bu tür şantajlarla ilan almak olan, adlarını kimsenin bilmediği bazı küçük gazete ve dergilerin hâlâ yayımlandığı da bir gerçek.
Reklam verenler ve reklam ajansları böyle bir durum karşısında aslında son derece savunmasızlar. Türk mahkemelerinin bilinen hızı, böyle durumlarda dava açıp hakkını aramayı neredeyse imkânsız hale getiriyor. Böyle olduğu içindir ki bu tür şantajla karşılaşan birçok reklam verenin karşısında iki seçenek kalıyor: İlan vererek şantajı geçersiz kılmak ya da ürettiği ürünün, markasının yapılan yayından gördüğü zararı sineye çekmek..
Aslında üçüncü bir yol daha var:
O da Türk basınının bu tür şantaja niyetlenen kişi ve kurumları teşhir etmesi, böyle bir tehditle karşılaşan reklam vereni ve reklam ajanslarını savunması ve şantajı etkisiz hale getirmesidir.
Bu son olay, meslek ahlakımız açısından, mesleğimizi gelebilecek tehlikelere karşı korumak açısından son derece büyük önem taşıyor.
Fiyat rekabeti ile başlayan ve giderek gazetelerin içeriksizleşmesi eğiliminin bugün ulaştığı boyut sadece mesleğimizi değil, dürüstçe işini yapmak isteyen üreticileri ve kuruluşları da tehdit ediyor.
Radikal buna izin vermeyecek.