RADİKAL

Sorumluluğu hatırlama zamanı

Dün sabah televizyonda Başbakan Bülent Ecevit’in, milletvekillerini Anayasa’nın gizli oy ilkesini ihlale davet etme konuşmasını izlerken ‘böyle mi olmalıydı’ diye düşündüm.

Ecevit’in başbakanlığında DSP, MHP ve ANAP arasında kurulan hükümet kamuoyunda bugüne kadar hiçbir hükümetin görmediği bir destek gördü.
Bir yandan PKK terörünün sona erdirilmesinde gösterilen başarı, öte yandan Avrupa Birliği’ne aday ülkeler arasında Türkiye’nin de yer almasının sağlanması hükümetin toplumsal desteğinin artmasını sağlamıştı.
IMF ve Dünya Bankası ile yapılan anlaşmalar, enflasyonu düşürmeye ve ekonominin temel kurumlarındaki yapısal bozukluklarımızı düzeltmeye yönelik olarak uygulanmaya konulan istikrar programı da aynı şekilde her kesimin desteğini aldı.
Bunda koalisyon ortaklarının uyumlu ve gösterişsiz çalışma başarısını göstermelerinin yanı sıra Ecevit’in kişiliğine duyulan güven ve toplumsal saygının da rolü vardı.
Başbakan Ecevit, Cumhurbaşkanı’nın süresini uzatma ve böylece istikrarı koruma amacıyla çıktığı yolda gösterdiği ya da gösteremediği performansla bence her şeyden önce ne yazık ki bu güveni sarstı.
Türkiye’nin istikrarını bir kişinin yeniden seçilmesi şartına bağlayan anlayışın tepki görmesi kaçınılmazdı. Bu görüş ortaya ilk atıldığı günden beri yapılan bütün anketler (bir tanesi dünkü Radikal’de yayımlandı) Türk toplumunun bir değişikliği özlediğini gösteriyordu. Nitekim anketlerde sorulan ‘yeni cumhurbaşkanı kim olsun’ sorusuna verilen yanıtlar şaşmaz bir şekilde genç, modern isimleri işaret etti.
TBMM’nin toplumdaki bu genel havadan etkilenmemesi düşünülemezdi. Nitekim her türlü baskıya ve hükümeti bozma şantajına rağmen TBMM etkilenmedi ve Anayasal kurum ve kuralların kişiler için değiştirilemeyeceği bir kez daha ortaya çıktı.
Başbakan’ın bunu görememiş olması büyük bir siyasi hataydı. Üstelik bu siyasi hata kamuoyuna sonunda hükümetin de bu sebeple bozulabileceği izlenimi verilerek pekiştirildi.
Şimdi herkes Ecevit’in geçmiş siyasi hayatından ders alıp almadığını merak ediyor. Acaba Ecevit bir kez daha duygularına yenilecek ve hükümeti bozacak mı?
Başbakan Bülent Ecevit’in bunca yıl sonra, siyasi hayatının zirvesine çıkmışken böyle bir hataya düşmeyeceğini tahmin ediyorum. Temenni ediyorum.
Dört aydır dilinden ‘istikrar’ sözünü düşürmeyen bir siyasetçinin, Türkiye’nin siyasi istikrarını ve ekonomik geleceğini tehlikeye atacak duygusal ve sorumsuz bir maceraya yeltenmeyeceğini umuyorum.
TBMM’nin gösterdiği iradeyi demokrasinin bir tezahürü olarak görmek Ecevit’e çok daha yakışan bir davranış olacaktır.
Türkiye’nin bir hükümet krizine tahammülü yok. Bunu en başta bilmesi gereken insan hükümetin başındaki kişidir. Türkiye şimdi Ecevit’ten bu sorumluluğu göstermesini bekliyor. Bunu yapmadığı takdirde varabileceği yer Demirel’in yanı olacaktır.