RADİKAL

Vergi vermeye neden karşılar?

 Hükümetin hazırladığı ve şu anda Meclis komisyonunda olan vergi tasarısı her kesimde ciddi kuşkular yarattı. Vergi gelirlerini artırmaya yönelik her türlü girişimin toplumda direniş ve itirazlarla karşılanması son derece doğal. Unutmayalım ki bugün Amerika Birleşik Devletleri dediğimiz süper gücün doğmasına yol açan gelişme de İngiliz Krallığı’nın yeni vergiler toplama girişimlerinden kaynaklanmıştı. Bu bakımdan Türkiye’de de yıllardır vergi vermemeye ya da çok az vermeye alışmış kesimlerin, bundan rahatsız olmalarında şaşılacak bir yön yok.

Hükümetin derdini tam anlatamıyor olmasına, bir de basının yanlış enformasyonunun eklendiğini de göz ardı etmemek gerek.

Türk basını bu konuda iyi bir sınav vermedi. Kulaktan dolma yanlış bilgiler gazete manşetlerine kadar taşındı. Bir maliye öğrencisinin ilk öğrendiği şey olan ‘kanunsuz vergi olmaz’ prensibi bile hatırlanmadı ve gazetelerde “tebliğle yeni vergiler konulduğu” bile iddia edildi.

Özellikle vergi numarası ile ilgili girişimler ‘enflasyon lobisi’ tarafından sanki servetten vergi alınmasına yol açacakmış gibi sunuldu. Olayları derinlemesine inceleme gereği duymayan büyük basın da bu yaygaraya katılınca hükümet derdini anlatmayı bir yana bıraktı ve savunmaya geçti.

Oysa şu anda Meclis’te bulunan tasarının en önemli prensibi hiç kimsenin itiraz edemeyeceği bir şeyi hedefliyor: Kişi ya da kuruluşların gelirleri ile harcamaları arasındaki dengesizliği tespit etmek ve vergisi ödenmemiş geliri bu harcama sırasında yakalayıp, vergilendirmek.

Zannedildiği gibi daha önce edinilmiş servete yönelik bir vergi yok. Hatta bazı gazetelerin yazdığı gibi daha önce vergisi verilmiş gelirin tekrar vergilendirilmesi de söz konusu değil, teknik terimle ‘çifte vergileme’ de yok!

Şöyle bir örnekle durumu açalım. Diyelim ki müteahhit A, 100 tane konut yaptı ve bunları gerçek satış değerlerinin altından satılmış gibi göstererek vergilenmeyen bir kazanç elde etti. Müteahhit A, bu kazancını yastık altında tutmayacağına ya da evinin bahçesine gömmeyeceğine göre, vergisini ödemediği bu kazancı harcarken yakalanabilir. Tabii ki idare, müteahhit A’ya son model bir Mercedes ya da “bilmem kaç bin dönüm arazi alırken ‘hangi kazancınla bunları alabiliyorsun?’ diye sorma imkânına sahip olursa… Müteahhit A bu gelirin vergisini daha önce ödediğini kanıtlayabiliyorsa bir sorun yok. Şimdiki tasarının hedeflediği şey işte budur: Vergisi ödenmiş serveti yeniden vergilemek değil, daha önce vergisi ödenmemiş, kaynağı belirsiz servetin nereden kaynaklandığını bulmak ve o geliri vergilendirmek.

Benim bu vergi meselesinde esas anlayamadığım şey kamu açıklarının finansmanında yüksek faizle borçlanılmasını eleştirenlerin, kamu açıklarının daha önce alınamayan vergilerle kapatılmasına neden karşı oldukları.