RADİKAL

Viski deyip geçme

 Melih Cevdet Anday’dan nakledildiğine göre Tekel 1957 yılında ilk Türk viskisi olan Ankara’yı ürettiğinde İskoçya’dan bir eksper çağırmış.

Viskiyi tatması ve görüşlerini söylemesi için… İskoç uzman kendisine verilen şişedeki içkiyi uzun uzun tatmış. Merakla yorumunu bekleyen Tekel yetkililerine dönüp “Güzel bir tadı var” demiş, “nedir bu?”
Gazeteci Mehmet Yalçın ile ‘viski misyoneri’ Teoman Hünal’ın birlikte yazdıkları ‘A’dan Z’ye Viski’ isimli kitapta bu öyküyü okurken Kurthan Fişek’i hatırladım.
Kurthan Hoca, normal bir Türk’ün viski ‘seçmesine’ çok kızar. Ona göre bu olsa olsa ‘ukalalıktır’. Nitekim bu görüşünü bizlere ispat için zaman zaman deneyler de yapmış, iyi cins bir İskoç viskisi şişesine doldurduğu Ankara viskisini eşe dosta ikram da etmişti. İçkiyi deneyenlerin yorumu her defasında Kurthan Hoca’yı haklı çıkarmıştı: “İşte iyi viski dediğin böyle olur kardeşim!”
Gençlik yıllarımda Türkiye’de pek fazla seçme şansımız yoktu. Johnny Walker Red Label en çok bulunan ve dolayısıyla en çok itibar gören viskiydi. Arada bir yurtdışından gelenlerin getirdiği daha pahalı Chivas gibi, Dimple gibi viskileri içmek de her kula nasip olmazdı. O yıllarda elbette kimsenin ‘single malt viski’ ile ‘harmanlanmış viski’ arasındaki farktan da haberi yoktu.
Türkiye dünya ticaretinin iyi pazarlarından biri haline geldiğinden beri bu eksikliğimizi de giderdik çok şükür.. Gerçi Doğan Hızlan hâlâ zaman zaman birlikte olduğumuzda barmenlerden ‘Lagavulin’ istemekte ısrar edip hepsini çıldırtıyor ama artık Türkiye’de de belli bir tür viskiyi bilinçli olarak seçen insanların sayısı hiç de az değil.
Size sözünü ettiğim kitabı okurken elbette önce kendi tercihim Cutty Sark’ın öyküsüne takıldım. Meğerse bilmeden dünyanın en çok satılan açık renk viskilerinden birisini içiyormuşum. Oysa ben her seferinde şişenin etiketindeki gemiye bakıp Kaptan Cook’un hatırasını yad ettiğimi düşünüyordum…
Bu arada biz Türkler arasında dolaşan ‘açık renk viskilerin daha hafif olduğu’ efsanesinin de bir palavradan ibaret olduğunu öğrendim. Meğerse bütün viskiler fıçıdan ilk çıkarıldıklarında sarımtrak bir renkte oluyorlarmış. Piyasaya sürmeden önce bu rengi daha koyulaştırmak isteyen üreticiler bunu viskiye karamel katarak sağlıyorlarmış. Yazarlar ‘Elbette sherry fıçısında yıllanmış viskilerin renkleri, fıçılarda daha önce kırmızı şarap bulunduğundan diğer viskilere oranla daha koyu oluyorlar’ diye bir not koymayı da ihmal etmemişler.
Okuduğum öyküler içinde en ilgincinin Jack Daniel’sinki olduğunu da söylemeliyim. Amerikan Tennessee viskilerinin en ünlüsü olan Jack Daniel’s için Amerikan maço erkek dergilerinden Hawk ‘Rock’n Roll’cuların, motosikletçilerin ve Tokyo’dan Bronx’a kadar (araya İstanbul da giriyor elbette) bütün sert çocukların içkisi’ diye yazıyor. Firmanın kurucusu Jack Daniel’in hayatı da sanki bu imajı güçlendirmek için yaşanmış gibi. Jack, bir gün odasındaki kasayı kapağı sıkıştığı için açamayınca o kızgınlıkla kasaya sıkı bir tekme savurmuş. Kasayı açmayı başaramamış ama ayağı da fena halde yaralanmış. Öfkesini yenemeyen ‘sert çocuk’ Jack tedavi olmayı reddettiği için bir süre sonra kangrenden ölmüş. Hawk, ‘Jack’in bu davranış şekli hâlâ JD adı altında sürüp gidiyor’ diye yazıyor. Bizim ‘sert çocuklara’ duyurulur.
Gasset “Üzerinde açık seçik düşünceler geliştirdiğimiz oranda hayatımız bizimdir” diyor. Viski içmeyi seviyorsanız bu pazar gününü bu kitabı okuyup hangi viskiyi neden içtiğinizi düşünerek değerlendirerek, hayatınızın bu kısmıyla ilgili ‘açık seçik düşünceler’ geliştirebilirsiniz.