Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Dış politikada “İranlaşma” işareti mi?

Dış politikada “İranlaşma” işareti mi?
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'na katılarak konuşma yaptı. ( Emin Sansar - Anadolu Ajansı )

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail’in bir “terör devleti” olduğunu söyledi.

“Gönlüm ferah, açık olarak söylüyorum ki İsrail bir terör devletidir” dedi.

Bu sözleri genellikle olduğu gibi kendi sesinin gazına gelerek mi söyledi yoksa yazılı bir metinden mi okudu, bunu bilemiyorum.

Bu önceden hazırlanmış bir konuşma ise şunu söyleyebiliriz ki Türkiye, İsrail konusundaki dış politikasında giderek İranlaşıyor.

Türkiye, İsrail devletini tanıyan, diplomatik ve ticari ilişkiler içinde olan bir ülke.

Öyle bir ticari ilişki ki Türkiye’nin aldığından daha fazlasını sattığı bir ülke.

2022 yılında Türkiye, İsrail’e 6,7 milyar dolarlık mal satmış, karşılığında 2,2 milyar dolarlık mal almış.

Dış politikada, AKP iktidara geldiğinden beri gel – gitler yaşandı ama Türkiye, İsrail devletinin varlığını hiçbir zaman tartışmaya açmadı, Filistin ve İsrail konusundaki geleneksel dış politikamız da Birleşmiş Milletler kararlarını temel alıyor.

Ama şimdi Cumhurbaşkanı, İsrail’in bir terör devleti olduğunu söylüyor.

Bunu kendi sesinin gazına gelerek söylediyse, elbette diplomatik sıkıntı yaratır ama bir süre sonra propaganda için söylenen sözler unutulur.

Nasıl ki Sisi ile “aynı masada yemek yemem” noktasından buluşup, el sıkışmaya kadar gelindiyse, bunda da öyle olur, akıllar başa geldiğinde zaman içinde ilişkiler tamir edilir.

Ama bu sonuçları da düşünülerek yazılmış bir konuşmaysa o zaman Türkiye de İsrail konusunda İran’a çok yakın bir noktada pozisyon almış oluyor.

Erdoğan’ın aslında iç politikada kullanmak için yaptığı hiddetli çıkışlarının dış politikada verdiği zararları burada saymak gereksiz.

Erdoğan’ın hangi ülkenin çıkarlarını korumakla görevli ve yükümlü olduğunu hatırlamasında yarar var.

O ülkenin adı Türkiye Cumhuriyeti.

Bu öfkeli çıkışlarının Mısır ve İsrail ile geçmişi çok uzun olan ilişkileri nasıl tahrip ettiğini, Mısır ve İsrail’i Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin karşısına, Yunanistan ve Kıbrıslı Rumların yanına nasıl ittiğini hatırlamasında yarar var.

Kuşkusuz ki Netanyahu hükümetinin Gazze’de yaptığı iş artık soykırım diye de tanımlanabilecek bir etnik temizlik ve insanlık suçu.

Bunu söyleyenlere her geçen gün yenileri ekleniyor ve kuşku yok ki günün birinde Netanyahu ve bu soykırımda planlayıcı ve uygulayıcı olarak aktif rol alanlar cezalarını çekecekler.

Bu işler böyle gelişir, bir günlük mesele değildir.

Dünyaya bugün hâkim olan politik iklim değiştiğinde bu amaçla bir soykırım mahkemesi kurulacağını da göreceğiz.

Netanyahu ve adamlarının işledikleri insanlık suçlarının cezasız kalmaması için çabalamak başka bir şey, bu suç nedeniyle İsrail devletinin meşru varlığının tartışılır olduğunu söylemek başka bir şey.

——————————

Nasıl olsa uygulanmayacağı için mi?

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “AYM’ye bireysel başvuru hakkından geri dönmek söz konusu değil” dedi.

Bunu söyleme ihtiyacını neden hissetti acaba?

Bu zaten bir Anayasa hükmü ve canı çok istese bile bunu değiştirebilecek bir siyasi gücü yok.

Sorun, bireysel başvuru hakkının geri alınıp, alınmayacağından çok, bireysel başvuruların giderek çığ gibi büyümesinde.

Bunun tek nedeni de Türkiye’de yargının siyasallaşması, AKP rejiminin bir uzantısı haline gelmesi.

Çünkü mahkemeler özellikle fikir özgürlüğü gibi temel insan hakları konusunda hukuka göre değil, siyasete göre karar verebiliyor.

Onlarca AYM kararına ve ondan daha çok sayıda Yargıtay içtihadına rağmen mahkemeler bildiğini okuyor.

Bakan Bey, HSK’nın da başında. Bu durumun düzeltileceği yer de öncelikle orası.

İçtihatlara uymamayı alışkanlık haline getiren ve hukuk yerine siyaseti önceleyen hakimleri hizaya sokabilmek için elinde çok araç var.

Ama Bakan Bey’in başında olduğu HSK bunu yapmadığı gibi tam tersine bu tür yargıçları, savcıları ödüllendiriyor ki diğerlerine de örnek olsun.

Kim bilir belki de “AYM’ye bireysel başvuru hakkından geri dönmek söz konusu değil” sözlerinin bizim duymadığımız devamı da vardır: “Nasıl olsa uygulamayacağız, istedikleri kadar başvursunlar” diye!

——————————