Hata mı bahis çetesi baskısı mı?
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı’nın “yok” dediği konuşmalar meğerse varmış, bunu önce sosyal medyadan sonra da bizzat Federasyon tarafından açıklanan kayıtlardan öğrendik.
Böyle bir durumda, gerçeği söylemediği ve kamuoyunu yanılttığı için Federasyon Başkanı’nın istifa etmesini elbette beklemiyoruz.
Bizim memlekette böyle bir usul yok. Zaten kendisini oraya getiren güç yani Cumhurbaşkanı, “kalk o koltuktan” diyene kadar kendi başına koltuktan kalkma iradesine de sahip değil.
Dünkü ses kayıtlarından anlıyoruz ki hakemler “baskı altındalar”.
Fenerbahçe ve Galatasaray maçlarında uydurdukları penaltılar için verebilecekleri bir yanıt yok. Fenerbahçe’nin verilmeyen bir penaltısı için de öyle.
Dilan – Engin Polat soruşturmasında, mahkeme kararı beklenmeden mal varlıklarına el konulmasının nedeninin yasa dışı bahisten elde edilen kara paranın aklanması olduğunu öğrenmiştik, hatırlarsınız.
Emniyet verilerine göre ülkemizdeki yasa dışı bahis pazarının büyüklüğü 80 milyar lirayı buluyor.
Yakın zamanda çökertilen bir yasa dışı bahis çetesinin tek başına 10 milyar liralık bir pazarı kontrol ettiği de açıklanmıştı, bunu da hatırlayalım.
MASAK’tan yapılan açıklamalara bakılırsa, bu amaçla kurulan bir özel ekip, “big data analizi” yöntemiyle 7 gün 24 saat yasa dışı bahis oynatanları takip ediyormuş.
Telefonuma her gün yasa dışı bahis oynatanlar tarafından beş – on SMS geliyor. Hafta başında düşen rakam, maç günleri büyüyor.
Benim gibi kişileri avlamak için promosyon bile yapıyorlar, kimisi ilk bahis için 250 – 300 lira hediye ederken, 1500 liraya kadar çıkanlar bile var.
GSM operatörlerine ödenen para da cabası.
Belli ki yasa dışı bahis pazarı her geçen gün büyüyor, çeteler bundan pay kapmak için rekabet içindeler.
Ve görebildiğimiz kadarıyla Türkiyeli bahis çeteleri işlerini tamamen tesadüfe bırakmışlar!
Milletin şansı yaver giderse bol bol para kazansın diye düşünüyorlar.
Bu mümkün olabilir mi?
Hayır, hayatın doğal akışı o sektörde böyle değil.
Türkiye’de hakem hatalarından çok konuşuyoruz da bu hataların kimin işine yaradığı kimsenin dikkatini çekmiyor.
Bu çetelerin hakemleri çeşitli yöntemlerle “baskı altına alarak” düdüklerini öttürmelerinin mümkün olup olmadığını araştıran da yok.
Savcıların, Emniyet’in bu konuda hassas olmadığını söylemiyorum ancak onların da ellerini tutan birileri olabilir, çünkü Pazar ve kâr çok büyük.
Hakem hatalarına taraftar formalarınızı çıkarıp, bir de bu gözle bakın derim.
Bu konudan tam olarak emin olana kadar da tek çözüm maçları yabancı hakemlerin yönetmesi.
—————————–
Erdoğan’ın rüyası
AKP kulislerinden sızan bilgilere bakılırsa, seçime kısa bir süre kala TBMM’nin erken seçim kararı alarak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bir kez daha seçime girme olanağı yaratılacakmış.
Bu bir sürpriz değil.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığını bıraktığını rüyasında görse kan ter içinde uyanır, bir daha da uyku tutmaz.
Nedenini de hepimiz biliyoruz, herkesin bildiğini tekrarlamanın alemi yok.
Öte yandan AKP de buna mecbur.
Çünkü aradan geçen tek adam yıllarından sonra AKP diye bir parti kalmadı.
Bu parti adını Recep Tayyip Erdoğan Partisi diye değiştirse yeridir, çünkü o yoksa bu parti de yok.
AKP, kurulduğu yıllarda tabanıyla düzenli alış – veriş içinde olan bir partiyken giderek Erdoğan’ın şahsi kulübüne dönüştü.
Abdullah Gül, Bülent Arınç gibi partinin kurucu liderleri tasfiye edilirken, hedef Erdoğan’a ileride rakip olması olası olası isimleri yok etmekti.
Zaten bunu partinin bugünkü haline bakarak da söyleyebiliriz:
Bu parti, yönetiminde seçilmiş kurulların da söz sahibi olduğu bir parti olsaydı, parti bir tek kişinin ağzına bakar hale gelmeseydi, Berat Albayrak Maliye Bakanı olabilir miydi?
Ya da Murat Kurum gibi bir karakter, İBB Başkanlığı’na adaylığı rüyasında görebilir miydi?
Onun için Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı adayı olabilmesi ve mümkün olursa seçilmesi bu parti için de hayat memat meselesi.
Seçimlerin yenilenmesi için TBMM’de 360 oy gerekiyor.
AKP ve MHP’nin toplam 313 sandalyesi var. YRP ve Hüda – Par’ın 8 milletvekilinin bu rakama eklenmesi de mümkün görünüyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendi adaylığını dayatmak için bol keseden dağıttığı milletvekillikleri ile ittifaksız gidilecek bir seçimde bir daha seçilme şansları zayıflayan İyi Partili milletvekillerinin ikna edilme kolaylığını da buna eklerseniz, AKP kulislerinde yapılan hesabın tutması mümkün görünüyor.
——————-