t24.com.tr

Miçotakis’in bulduğunu zannettiği fırsat

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Van’da “gençlerle” bir araya geldi.

AKP propaganda mekanizmasının “gençlerle toplantı” icadının nedeni bu seçimde ilk kez oy kullanacak olan gençlere ulaşabilmek.

Onun için önceden seçilmiş “gençlerle” Cumhurbaşkanı bir araya getiriliyor, uslu uslu sorular soruluyor filan.

Gençlere ulaşabilmek için bunun çok işe yarayacak bir yöntem olmadığını söyleyeyim ama beni dinlemezler zaten.

Erdoğan, bu toplantıda Yunanistan ile Türkiye arasında son günlerde karşılıklı demeçlerle arttırılan gerilimin kaynağını açıkladı:

“Vahdettin Köşkü’nde ağırladım. Yemekte her şeyi aramızda konuşalım diye anlaştık. 15 gün geçti, ABD’ye gitti. Türkiye aleyhine konuştu. Yemezler Miçotakis, yemezler. Her şeyden önce bu milletin mayası, öyle dalgaya malgaya gelmez. Geçmişte bunları senin ataların çok iyi bilir. Bunları yenilemeye kalkma, faturası ağır olur.”

Hatırlarsınız, Suriye’deki iç karışıklıkların üzerine elimizde benzin bidonuyla koşturmamızın nedeni de Esad’ın, Ahmet Davutoğlu ve Erdoğan’a verdiği sözleri tutmamış olmasıydı. Daha doğrusu bize böyle açıklanmıştı.

Buradan anlıyorum ki Yunanistan Başbakanı, ABD Kongresi’nde Türkiye’yi açıktan hedef alan o konuşmayı yapmamış olsaydı, bugün bu gerilimli ortam yaşanmayacaktı.

Demek ki adaların silahlandırılması, kıta sahanlığı meselesi, Akdeniz’deki doğal gaz yataklarındaki karşılıklı hak iddiaları filan aslında oturup, konuşularak üzerinde anlaşılabilecek meselelermiş.

Üzerinde konuşarak anlaşabileceğimizi düşündüğümüz konuları, sırf Miçotakis, Erdoğan’a “yamuk yaptı” diye konuşmayacak mıyız?

Tuhaf bir durum olduğunu söylemek zorundayım.

Türkiye’nin ulusal çıkarları, böyle kişisel kaprislerle mi korunuyor?

Türkiye ile Yunanistan arasındaki bu gerilimden kârlı çıkacak olanlar bu aşamada öncelikle silah tüccarları olur.

Nitekim Yunanistan Başbakanı da tıpkı Erdoğan gibi ülkesinin kıt kaynaklarını hiçbir zaman kullanamayacağı silahlara yatırmak için çok heyecanlı görünüyor.

Erdoğan’ın S 400’lere gömdüğü milyarlarca dolar gibi Miçotakis de halkının refahı için kullanabileceği paraları ABD, Fransa ve İngiltere’nin silah üreticilerine yatırma peşinde, uçaklar, gemiler ısmarlıyor.

Zannediyor ki şu kadar uçak ve bu kadar gemi daha satın alabilirse Ege ve Akdeniz’de istediğini yapabilir.

Yapabilir mi acaba?

Yunanistan Başbakanı, Erdoğan yönetiminin bölgedeki yalnızlığından ve uluslararası arenada pek dostunun kalmamasından aldığı cesaretle tehlikeli bir oyun oynuyor.

Unuttuğu şey şu ki Erdoğan’ın dış politikası, iç politikada yarattığı gerilime destek olması ekseninde yürütülüyor.

Dış politikası, iç politikanın alt başlığı gibi.

Artık biliyoruz ki bu halkımızın bir kesiminin hoşuna da gidiyor.

Erdoğan çıkıp da birisine “eyyyyy” diye kükredi mi, midelerinin gurultusunu duymuyorlar.

Bu politika, Erdoğan yönetimine, beceriksizliklerini örtmek için ihtiyaç duyduğu illüzyonu sağlıyor.

Yani Miçotakis’in bulduğunu zannettiği fırsat, esasen Erdoğan’ın aradığı fırsattır.

İki taraftan biri çıldırıp, karşısındakine saldırsa bile bu savaş bugünkü dünya dengeleri içinde kaç saat sürebilir dersiniz?

Hadi bilemediniz bir – iki gün.

Kimin kazandığının, kimin kaybettiğinin asla belli olmayacağı bir askeri çatışma!

Erdoğan’ın elindeki muazzam propaganda makinesini harekete geçirip, en kötü olasılığı bile zafere çevirme yeteneğini de ihmal etmeyelim.

Üstelik şu andaki askeri kapasitelerine baktığınızda Yunanistan ile Türkiye aynı ligin oyuncusu da değiller.

Erdoğan yönetiminin “silahlandırılan Yunan adalarını” bir tehdit olarak gördüğünü bugüne kadar duymamıştık, bilmiyorduk.

Bu konularda konuşan eski askerlerin nasıl susturulduklarını da unutmayalım.

20 yılın ardından bugün bunlar “ciddi mesele” olarak kamuoyunun önüne konuluyorsa, bu Erdoğan’ın eline seçimlerden önce masaya sürebileceği bir koz geçirme isteğindendir.

Miçotakis de ona bu fırsatı vermek için istekli görünüyor.

——————————

Tarım Bakanı, Nasreddin Hoca’ya özendi

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi, “Tarımsal Perspektif Çalıştayı’na katıldı ve orada müjdeyi verdi:

Venezuela’da buğday yetiştireceğiz!

Bizde toprağın köküne kıran mı girdi diye aklınıza gelebilir tabii.

Evet, maalesef tarımsal üretim yapılacak alanlarımız her yıl azalıyor.

Son 30 yılda 4,8 milyon hektar tarım arazisini kaybettik.

Sadece Konya’da son 10 yılda tarım alanlarının onda birini kaybettik.

2021 yılında buğday ekim alanı 6,7 milyon hektar oldu.

Bir bu kadar alanda da ekim yapılamıyor.

Bunun nedenlerinden biri üreticinin daha kârlı gördüğü ürünlere yönelmesi, bir başkası artan girdi maliyetlerinin birçok ürünün ekim – dikimini yapılamaz hale getirmesi.

Ve hükümet, bu temel sorunlara çözüm arayacağına, gidip Venezuela’da buğday üretmeyi tasarlıyor!

Hatırlar mısınız bilmem, Erdoğan yönetimi daha önce de Sudan’da toprak kiralayıp, tarım yapmaya heves etmişti.

Mehdi Eker Tarım Bakanı iken 2013 yılında 780 bin hektar tarım arazisi 99 yıllığına kiralanmıştı.

Aynı şekilde Nijer’de de arazi kiralanacak ve yem bitkileri tarımı yapılacaktı.

Ve bunlar Nasreddin Hoca’nın diken ekip, gelen geçen koyunun yününü toplama projesi kadar bile bir işe yaramadı.

Venezuela’da da benzer bir sonuç olacaktır, bugünden iddiaya girebilirim.

Tarım Bakanlığı bu boş işleri bırakıp, Türkiye’deki tarımın nasıl kurtulacağına odaklanmalı.

Bugünkü mazot, gübre, yem, elektrik fiyatlarıyla bugün ürettiğimiz kadar üretebilmemiz bile tehlikede.

———————————