Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Şeytani koalisyon

Şeytani koalisyon

Mersin’de şehit polis memuru Sedat Gezer’in hayatını ortaya koyarak engellediği terörist saldırının ardından cezaevindeki Selahattin Demirtaş bir mesaj yayınlayarak şunu söyledi:

“Mersin’deki silahlı saldırıyı kınıyorum. Siyasetin sorumluluğu, şiddet dışı çözümlerde ısrarcı olmaktır. Ölümleri durdurmaktır. Şiddetin her türlüsüne karşı çıkacağız, demokratik siyasette ısrarcı olacağız. Bunun herkes tarafından net olarak bilinmesini isterim.”

HDP eş genel başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da yazılı açıklamayla bu saldırıyı kınadı:

“Özellikle seçimlere yaklaşmakta olduğumuz bugünlerde ortalığı bulandırmak, yeni bir şiddet dalgasını ve provokasyonları, Haziran-Kasım 2015 dönemindeki gibi kullanmak amacında olanların bu hevesleri karşısında suskun kalınamaz. Demokratik siyaset alanını daraltmak ve işlevsiz hale getirmek amacında olanların bu hesabını boşa çıkarmak hepimizin demokratik görevidir. Mersin’de yaşanmış olan saldırıyı kınıyor ve karanlıkta bırakılan noktaların da aydınlatılmasının gerekliliğini vurguluyoruz. HDP olarak bizler, şiddet karşısında demokratik siyaseti ısrarla savunma ve uygulama tutumumuzu sürdüreceğiz.”

Bunların hiçbiri AKP medyasında yayınlanmadı.

Onun yerine teröristlerden birinin daha önce gazeteci sıfatıyla tutuklandığında CHP’nin “hapisteki gazeteciler” listesinde yer alması öne çıkarıldı.

Sabah, “gereğini yaptı”, manşeti şöyleydi: “CHP’nin gazetecisi polisimizi şehit etti.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan şunu söyledi:

“Bu teröristlerin ucu ya HDP’ye ya CHP’ye çıkıyor.”

İçişleri Bakanı da aynı havada.

Selahattin Demirtaş’ın saldırıyı kınayan mesajını alıntılayıp şunu yazdı:

“O kadar iğrenç ve aşağılıksın ki, birlikte fail olduğun PKK’yı burada bile temize çıkarıyorsun. Çünkü en güçlü ortaklık, suç ortaklığıdır.”

AKP’nin ne yapmak istediği çok açık sırıtıyor: Bir kez daha şehit cenazeleri üzerinden düşmanlık tohumlarının saçılacağını göreceğiz.

Türkiye’nin son seçimde en çok oy alan ikinci ve üçüncü partilerini terör ile bağlantılı olarak göstermeye çalışmanın başkaca bir anlamı yok.

HDP’yi şeytanlaştırarak muhalefetin tek bir blok halinde hareket etmesini önleme politikasının bir sonucu bu.

PKK’nın da ne yapmaya çalıştığı çok açık.

Seçim öncesinde şiddeti tırmandırarak “demokratik siyasetin yollarını” kapatmak istiyor.

Kandil’deki savaş ağaları biliyorlar ki demokratik siyasetin yolu açılırsa, bütün işlevlerini yitirecekler.

Tabii burada havuz gazetesinin yaptığını yapıp, “AKP – PKK Şeytani Koalisyonu kuruldu” demeyeceğim.

Ancak yapmak istedikleri şeyin bir elmanın iki yarısı olduğunu söylemeliyim.

Şimdi eksiklik Apo’dan bir mektup ya da ses kaydı getirilmesi.

Kim bilir, bakarsınız İmralı’da çekilmiş bir youtube videosu bile izleriz.

——————————-

Mübarek Cuma Soruları – 45

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bir politikacının mafyadan maaş aldığını açıkladı.

Sonradan anladık ki bu kişi AKP’li bir politikacı imiş.

Bu adamın kim olduğunu bilip, ismini açıklamamak “soylu” bir davranış sayılmaz diye düşünüyorum.

Bu ismi bilen bir savcı da var, zaten bu isim onun elindeki bir dava dosyasında da yer alıyor.

Bir suçun işlendiğini öğrenen kamu görevlisinin bu suçu örtbas etmesi takibi gerektiren bir suç ama burada o takibi yapacak olan kişi, ile suçu görüp örtbas eden aynı kişi!

Fıkra gibi!

Bu AKP’li politikacı kim?

Kendisine gazeteci süsü veren birisi, iş adamı Sezgin Baran Korkmaz’dan (SBK), İçişleri Bakanı Soylu’ya verilmek üzere 10 milyon Euro istedi.

Acaba bu para hangi oranlarla paylaşılacaktı?

Kardeş payı yoluna mı gidilecekti, “aslan payı en büyüğe” tarzı mı çözülecekti?

SBK, avanta alabilmek için “kendisine operasyon çekilirken bazı adamlarının içeride rehin tutulduğunu” da söylüyor.

SBK’nın adamlarını rehin tutan güvenlik görevlilerinin cebinde Ayetü’l Kürsi var mıydı acaba? Abdest durumları neydi?

İçişleri Bakanı buna çok önem veriyor biliyorsunuz, cenabet polis istemiyor ancak kanuna uymayan polise itirazı yok gibi.

Adalet Bakanı Yardımcısı yapılan bir savcı ile bir hâkim, olmayan bir MASAK raporunu gerekçe göstererek, Sezgin Baran Korkmaz’ın mal varlığı üzerindeki tedbiri bir an için kaldırdılar.

Böylece 150 milyon dolarlık servet bu sayede uçup gidiverdi.

Savcı ve hâkim bu işi yukarıdan gelen bir emirle mi yaptılar, doğrudan doğruya rüşvet mi aldılar?

Kestane kebap, seçimlerden önce cevap!

Seçimden sonraya kalırsa yanıtlarını yeni yazılacak iddianamelerden öğreneceğiz çünkü.

——————————-