t24.com.tr

Türk Taliban’ı işbaşında

Kendilerine “Balıkesir Sivil Toplum Platformu” adını yakıştırmış bazı dernekler, festivallerin yasaklanmasını istedi.

Aralarında TÜGVA gibi kamu kaynaklarından beslenen vakıflar, MÜSİAD gibi “iş adamları”, İlim Yayma Cemiyeti filan bulunan 25 dernek.

Ortak özellikleri Erdoğan rejiminin destekçisi olmaları.

Kendilerine “sivil toplum kuruluşu” yakıştırması da yapıyorlar ancak devletle ve doğrudan iktidarla iş tuttukları, fonlarından yararlandıkları da bir gerçek.

Yani aslında sivil toplumu filan temsil etmiyorlar, rejimin toplum içindeki sivil görünümlü uzantıları olmaktan daha farklı bir görevleri de yok.

Festivallerin yasaklanmasını istemelerinin nedeni olarak ileri sürdükleri gerekçe “gençliğin ahlakını bozarak isyan ve başkaldırıya yönlendirmesi.”

Kendileri gibi giyinmeyen, kendileri gibi olmayan herkesi “ahlaksız” diye yaftalayan bir güruh bunlar.

Taliban ve IŞİD benzeri bir zihniyetin Türkiye temsilcileri.

Taliban radyolarda müzik çalınmasını neden yasakladıysa, bunlar da aynı gerekçeyle festivallerin yasaklanmasını istiyorlar.

Ellerinden gelse IŞİD gibi kafa bile kesmek isterler ama şu anda Türkiye’nin iklimi buna müsait değil.

Normal bir ülkede yaşıyor olsaydık bu talep, bir avuç fanatiğin kendini bilmezliği olarak değerlendirilebilirdi belki.

Sonuç olarak demokratik bir toplumda her görüş savunulabilir, şiddete yönelmediği, başkalarının alanına tecavüz etmediği sürece.

Ancak normal bir ülkede yaşamıyoruz.

Çünkü bu güruhun başka yerlerdeki benzerleri, yakın geçmişte böyle taleplerle ortaya çıktılar ve devletin gücünü de kullanarak isteklerini yerine getirebildiler.

Gençlik festivallerini yasaklattılar, konserlere, tiyatrolara engel oldular.

Bunu yaparken de devletin valilerini, kaymakamlarını arkalarına alabildiler.

O bürokratların bazıları ödüllendirilerek seçimden sonra terfi de etti.

Yani önlerinde amaçlarına ulaşmak için izleyebilecekleri örnekler var.

Onun için genel bir yasak beklemeyin ama illerde, ilçelerde tarikatların ve bu sözde STK’ların talepleriyle festivallerin, konserlerin, açık hava eğlencelerinin yasaklanacağını görmeye de hazır olun.

Erdoğan’ın kendisini iktisatçı zannetmesinin ağır ekonomik sonuçlarını yaşıyoruz.

Bu sıkıntılı dönemden geçerken rejimin sarılabileceği tek şey kültür savaşını kızıştırmak.

Bu yolla tabanını kontrol edebileceğini, pahalılığı unutturabileceğini son seçimlerde bir kez daha gördü.

Bu STK görünümlü kuruluşların böyle taleplerle ortaya atılıp, kültür savaşının ateşini harlamak istemeleri tesadüf değil.

———————————–

Parayı kaptırmışlar şikayetçi değiller

Kamu görevlilerinin de mağdurları arasında olduğu ancak şikayetçi olmadıkları bir kuyumcu dolandırıcılığı olayı var.

Mağdurların sayısı 79. Kaptırdıkları altının bugünkü değeri ise 2 milyar liraya yaklaşıyor.

“Yaklaşıyor” diye yuvarlak bir rakam verdim çünkü altın bu, durduğu yerde durmak bilmiyor!

Dünyada altın fiyatları düşse, Türkiye’de dolar yükseldiği için gram altının fiyatı her gün artıyor.

Bu davayı diğer dolandırıcılıklardan ayıran en önemli faktör, dolandırılanların arasında yargıç, savcı, vali, kaymakam, polis amiri gibi sıfatları haiz insanların da olması.

Ve tuhaf olan şu ki bu kişilerin hiçbiri davacı değil!

Niye?

Çünkü davacı olsalar kaptırdıkları parayı nereden elde ettiklerinin sorulması gibi bir sorun ile karşılaşacaklarını düşünüyor olmalılar.

Turgut Özal’ın dediği gibi memurumuz “işini biliyor” ama anlaşıldığı kadarıyla “bildiği işten” elde ettiği parayı nerede değerlendireceğini bilmiyor.

Büyüklerimiz, keşke memurlara bu konuda daha yol gösterici olabilselerdi!

———————