TÜRKİYE’deki Deniz Feneri Derneği’nin, Almanya’daki Deniz Feneri e.V. ile ilgili iddiaları gündeme getirerek dernek tüzel kişiliğine saldırıda bulunduğu iddiasıyla dava açtığı eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile ilgili duruşmada ilginç bir durum ortaya çıktı.
Önceki duruşmada, Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, Deniz Feneri Derneği yöneticileri ile ilgili olarak soruşturma yürütülüp yürütülmediğinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na sorulması kararı vermişti.  
Başsavcılığın buna verdiği cevapta, “soruşturma dosyasına ilişkin kısıtlılık kararı nedeniyle mahkemeye ayrıntılı cevap verilemeyeceğinin bildirildiği” açıklandı.
Ben de soruşturma özellikle basından gizleniyor diye düşünüyordum, yanılmışım, mahkemelerden de gizleniyormuş.
Bu haberi okuyunca değişik davalarla ilgili olarak “mahkemeden gizli bir şey mi olurmuş” diye eleştiriler yapanlar, ne diyecekler merak ediyorum.
“Mahkemeden bir şey gizlenmez” denilerek ordunun kozmik odalarında aramalar yapıldığını da hatırlayalım.
Ama Deniz Feneri soruşturması söz konusu olunca akan sular duruyor.
Soruşturma uzadıkça uzuyor, neyin soruşturulduğu mahkemeden bile gizleniyor.
Seçimlerden önce bu soruşturma ile ilgili bir ilerlemeyi hiç beklemediğimi söyleyeyim. Seçimlerden sonra çıkacak tablo, soruşturmanın daha ne kadar uzayacağını da gösterecek gibi geliyor bana.
Beceriksizliğin ‘resmi’ açıklaması!
“TATMİN olmuş insanlar” kervanına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da katıldı. Üniversite sınavındaki “şifreleme” iddiaları ile ilgili olarak savcılığın soruşturması henüz bitmiş değil ama devletimizin en üst kademeleri kararlarını çoktan vermiş durumdalar, Allah olayı soruşturan savcıların yardımcısı olsun!
Başbakan’ın bu açıklamasının gazetelerde yayımlandığı gün ÖSYM Başkanı da sınava giren öğrencilere bir mektup göndererek durumu “açıkladı”!
Yetkililer tatmin olmuşlar ama bizzat Başkan’dan öğreniyoruz ki “şifreleme” var!
Bakın Başkan mektubunda ne diyor:
“Tüm adaylara verilen soru kitapçıklarında sorunun doğru cevap seçeneği rasgele biçimde değiştirilirken, diğer seçeneklerin yerleri de rasgele değiştirilmesi gerekirdi. Ancak, geliştirilen yazılım çalıştırıldığında her soru için rastgele verilmesi gereken değerler sehven sıralı olarak verildiğinden, oluşturulan soru kitapçıklarında bazı sorularda en büyük değerli seçeneğin hemen sağındaki seçeneğin doğru cevap olması durumu ortaya çıkmıştır.”
Başkan’ın mektubundan anladığımız şu:
1- Bir beceriksizlik yapıldı ve sorular ile yanıtları karıştıracak program yanlış çalıştı.
2- Bunun sonucunda en büyük değerli seçeneğin hemen sağındaki seçenek doğru yanıt oldu!
Bunu herkes biliyor, savcılar da biliyor, ÖSYM de ilk haftadan sonra bunu kabul etti.
Zaten, savcılığın soruşturduğu konu, programın böyle “hatalı” çalıştığının ÖSYM’de birileri tarafından fark edilip, birilerine sızdırılıp, sızdırılmadığı!
Kamuoyunun yanıtını beklediği soru da zaten bu.
Bu sorunun yanıtını almadan nasıl “tatmin olabiliyorlar” anlamak zor.
Acaba bu kolay tatmin olmanın altında, soruşturmayı baştan engellemek ve beceriksizliği yapanları ve onları o görevlere getirenleri ve bu sızan bilgiden yararlananları kurtarmak mı?
Aydın Doğan ‘Palavralara inanmayın’ diyor
DOĞAN Grubu’nun medyadaki varlıklarının satışı ile ilgili olarak her gün bin türlü dedikodu çıkıyor.
Önce şunu söyleyeyim: Halka açık şirketlerle ilgili spekülasyonlara inanmayınız. Kanunlar açık, böyle bir aşamaya gelindiğinde halkın bilgilendirilmesi gerekiyor ve böyle bir resmi açıklama duymadan, söylentilere inanmayın.
Geçen gün Fatih Altaylı, Aydın Doğan’ın bazı gazete ve televizyonlarını satmamak için sürekli fiyat yükselttiğini, bu arada hükümet ile dirsek temasına geçip, ailesinden birilerini Başbakan’a gönderdiğini ve hükümet ile anlaşarak satışı yokuşa sürdüğünü iddia etti.
Güya bir yabancı fon adına görüşmelere katılan bir arkadaşı varmış, gece yarıları telefon edip, kendisine bilgi veriyormuş filan!
Dün başka bir vesile ile Aydın Doğan ile konuşurken bunu da sordum.
Tam anlaşmaya varacakken fiyat yükselterek işi yokuşa sürdüğü iddiasının yalan olduğunu söyledi.
“İlk günden beri ucuza satmayacağımı söylüyorum, bunca yıllık işadamıyım, bir pazarlığın nasıl yürütüleceğini bilirim, akşam anlaşıp, sabah fiyat yükseltmek diye bir şey olur mu” dedi.
Hükümetle anlaşıp, fikrini değiştirdiği iddiasının ise “tam bir palavra” olduğunu belirtti.
Pazarlıkların sürdüğünü, uygun bir fiyat teklifi aldığı takdirde medyada küçülme kararını uygulayacağını belirtti.
Konuyla ilgili olarak bana e-posta göndererek soru soran okuyucularımın bilgisine sunarım.
