RADİKAL

Kadınları anlasak kolay değilmiş!

 Dün Radikal’in yazıişleri toplantısında arkadaşlarla konuşurken ne kadar can sıkıcı bir ülkede yaşamakta olduğumuzu bir kez daha anladım.

Bili Clinton’ın “seks maceralarından” söz ediyorum. Bugünkü Radikal’in birinci sayfasında Clinton’ın “aşk” maceralarının bu kadar büyük yer kaplamasının da nedeni bu. Gündem okunurken bu haberlere o kadar çok güldük ki, on beş aydır verdiğimiz iç karartıcı haberlerle canınızı sıktığımız için vicdan azabı duyup, bu pazar günü sizlerin de biraz neşelenmenizi istedik.

Ne yazık ki bizim ülkemizde böyle eğlenceli olaylar olmuyor, olsa bile “devlet sırrı” muamelesi gördüğü için kimsenin ruhu duymuyor.

Acaba bizim bu kadar dünya dışı bir ülke olmamızın sebebi siyasi liderlerimizin kendilerini aşk meşk konularından uzakta tutmalarından mı kaynaklanıyor? Bu yüzden canları çok sıkıldığı için mi hepimizin canını sıkacak işler yapıyorlar?

Neyse, şimdi konumuz bu değil.

Başkan Bill’in neredeyse yüze yakın kadınla ilişkisi olduğu haberlerine Hillary Clinton’ın gösterdiği tepki, “bu satırların yazarını” okuyucularından özür dilemek zorunda bırakıyor.

Bugüne kadar evli kadınların kocalarının bu tür ihanetlerine göz yummalarının nedeninin “kadının toplumsal konumu” ile ilgili olduğunu düşünüyordum.

Kendisini toplum nezdinde “bilmemkim beyin karısı” olarak konumlayan kadınların, bu tür aşağılanmalar karşısındaki tepkisizliklerinin asıl sorumlusunun “erkek toplum değerleri” olduğunu varsayıyordum.

Bu konuda belki on tane yazı yazdım. Tacizci doktorun eşinden tutun da, Kayahan’ın kızının boşanmasına tepkisine kadar birçok olayı bu “tahlille” açıklıyordum.

Tezlerimin berhava olmasına Hillary Clinton yol açtı.

Kocasının bütün maceralarını bildiğini ima ederek-söylediği “ben onu seviyorum, önemli olan bu, hep onun yanında olacağım” sözleri beni yıkmaya yetti.

Hillary Clinton’ın, toplumumuzun çaresiz kadınlarından çok farklı bir toplumsal konuma sahip olmasına rağmen; kocasının çapkınlıklarını “bir çocuğun yaptığı zararsız yaramazlıklar” olarak değerlendirmesi, her şeyi altüst etti.

Clinton Hanım, bildiğiniz gibi son derece tahsilli. Amerika gibi bir ülkede üst gelir gruplarına girmesini sağlayacak bir mesleği var: tanınmış bir avukat kendisi.

Hatta biraz gayret etse kocasından çok daha zengin olabilir. Paranın “güç” demek olduğu bir ülkede kendisine kocasının bundan sonra sağlayabileceği kadar itibarlı bir konum yaratabilir.

Peki Hillary’nin zaten yıkılıp gittiği çok açık ortaya çıkan bu evliliğe dişi ve tırnağıyla sarılmasının sebebi ne o zaman?

Sadece “aşk” bu durumu açıklayabilir mi? Aşkın gözünün kör olduğuna ben de inanıyorum. Ama tek taraflı bir aşk ne kadar sürebilir? Neredeyse 20 yıla varan bir evlilikte tek taraflı olarak aşkı koruyabilmek mümkün mü?

Belirli bir süre evli kalan çiftlerde, kadının kocasından gizli gizli nefret etmeye başlayacağını iddia eden “feminist” görüşler yanlış mı?

Artık hangisinin doğru, hangisinin yanlış olduğunu ayırt edemiyorum.

Kocası sekreteriyle kırıştıran konfeksiyon atölyesi sahibinin karısı ile yanında çalışanları sıkıştıran Amerika Başkanı’nın avukat karısını aynı ortak noktada birleştiren şey ne?

Yenilgiyi kabul edememe duygusu mu? “Kaybetmiş” bir insan olarak toplum içine çıkamama kaygısı mı?

Doğrusunu isterseniz artık kafam çok karışık. Galiba kadınları anlamaya çalışmanın “boşa harcanmış bir mesai” olduğunu düşünenler haklı.