Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Acaba biz filit mi kullansak?

 Ne Mesut Yılmaz’ın konuşmaları ne de Kutlu Savaş’ın raporu… Susurluk tartışmalarına en can alıcı açıklama dün Mehmet Ağar’dan geldi.

Eski emniyet amiri, müdürü, genel müdürü, içişleri bakanı, adalet bakanı unvanlarını kartvizitinde taşıyan Ağar’ın, DGM’de verdiği ifadede, “Ne yani teröristleri filitle mi temizleyecektik?” dediği ortaya çıktı.

Fikret Bila’nın Milliyet’te yayımlanan haberine göre, Mehmet Ağar dokunulmazlığının kaldırılmasının ardından İstanbul DGM’de verdiği ifadede “terörle mücadelenin özel yöntemler gerektirdiğini” söylemiş. “Beni en iyi DGM’ler anlar. Teröristle nasıl mücadele edecektik yani? Filitle mi temizleyecektik?” demiş.

Aerosol kuşağı filitin ne demek olduğunu bilmeyebilir. Bizim çocukluğumuzda adına “filit” denen “bir tür pompa” vardı. Bir borunun içindeki çubuk ileri geri hareket ettirilerek, aletin önündeki haznenin içine konulan “haşere ilacı” borunun ucundaki küçük delikten sağa sola püskürtülürdü. Antalya’da o yıllarda sivrisinekler “kemikli” oldukları için kolay kolay ölmezler, taa diplerine kadar girerek gözlerine doğru bu sıvıyı püskürtmek gerekirdi. Sonra aerosol icat oldu mertlik bozuldu. Ağar ne de olsa eski kuşak olduğu için bu örneği vermiş olmalı. Şimdi haşere kovucu tabletler, aerosollar, haşereyi kendine çekip yakan lambalar, ses dalgaları ile haşereleri uzaklaştıranlar… Bir sürü modem araç gereç var.

Türkiye Cumhuriyeti’nin yasaları terörü, terör eylemine destek vermeyi, övmeyi, teröristlere yataklık etmeyi açıkça yasaklıyor ve şiddetle cezalandırıyor.

Bu konuda yasal bir boşluk olduğundan söz edilemeyeceği gibi terörle mücadele amacıyla çıkarılmış bazı yasaların bazı hükümlerinin demokratik bir ülke için “fazlasıyla sert” olduğunu savunanlar bile var.

Mehmet Ağar’ın küçük bir memur olduğu dönemden beri taşıdığı unvanlar, onun her şeyden önce yasaları uygulamasını emrediyor. Yani bir polis, bir içişleri bakanı, bir adalet bakanı olarak Mehmet Bey; teröristleri, onlara yardım ve yataklık edenleri, eylemlerini övüp destekleyenleri yakalamak ve suç delilleri ile birlikte mahkemelere gönderip cezalandırılmalarını sağlamak ile yükümlüydü. Devlet ona ve arkadaşlarına, bizlerin verdiği vergilerden ayrılan fonlarla, maaşlarını bu görevi yapsınlar diye veriyordu.

Takibat ve yakalama çabalarını engellemek için devletin güvenlik güçlerine karşı silahla direnme yolunu seçen teröristlere karşı da hem Ağar’ın hem de devletin güvenlik güçlerinin silah kullanma yetkisini ise zaten tartışan yok. Bu tartışma olsa olsa “canlı yakalanıp, sorgulanabilseler bu örgütün devamının çökertilmesi için daha doğru olmaz mıydı” zemininde yapılabiliyor.

Şimdi bu açıklamadan sonra ortada iki ihtimal kalıyor: Ya Mehmet Ağar maaşını hak etmek için çok çalışmak yerine kolay yolu tercih etmiş. Ya da Mehmet Bey’in filit yerine silah kullanarak ortadan kaldırttığı insanları mahkemelere sevk etmek için yeterli delili yokmuş.

Birinci durumda görev ihmalinden, ikinci durumda ise açıkça “suç”tan söz etmemiz gerekiyor.

Mehmet Ağar, kendisinin de ifade ettiği gibi, kendini hem savcı, hem hâkim yerine koymuş ve bazı insanların “idamına” karar vermiş. Kutlu Savaş’ın raporundan anlaşıldığına göre, imam böyle yapınca cemaat iyice azıtmış ve bu kez PKK itirafçılarına kadar bir sürü kim olduğu belirsiz insan da aynı yetkiyi kullanmakta tereddüt etmemiş.

Şimdi ortada büyük bir suç olduğu bizzat Başbakan tarafından açıklanmış bulunuyor. Başbakan da tıpkı Mehmet Ağar gibi “yargılama sürecindeki bazı eksikliklerin bu suç örgütlerinin cezalandırılmasını geciktirebileceğini ve hatta engelleyebileceğini” düşündüğünü de Uğur Dündar’ın programında açıkladı.

Şimdi Başbakan ne yapmalı? Mehmet Ağar gibi kendi biçtiği cezaları kendisi mi uygulamalı, yoksa “filit” kullanmayı mı tercih etmeli? Mehmet Ağar’ın bu konudaki önerisi nedir?