RADİKAL

Kaç kadın yeter?

 Herkesin özel hayatında ne yapması, nasıl yaşaması gerektiği konusunda son derece keskin fikirlere sahip olan Aczmendilerin, sıra kendi liderlerinin özel yaşamına gelince nasıl açığa düştüklerini Türkiye nefesini tutmuş bir şekilde izliyor. Bu arada epeydir unutulmuş görünen “4 karı alma” meselesi de Türkiye’nin gündemine girmiş bulunuyor.

Aczmendilere göre bir erkeğin tek bir kadınla yetinmesi imkânsız. Bu yüzden birden fazla evliliğin yalnızca dini değil ‘biyolojik’ nedenlerle de gerektiğini üstüne basa basa söylemekten çekinmiyorlar.

Fikir ilk bakışta doğru gibi görünüyor. İnsanoğlunun erkeğinin genellikle ‘poligam’ eğilimler gösterdiği, dişisinin ise daha seçici ve ‘tek eşli’liğe yatkın olduğu uzun süredir biliniyor.

Hatta bu konuda ‘şaka’ diyebileceğimiz genellemeler bile var. Buna göre, bir erkek, eşinin mutfakta aşçı, salonda hanımefendi, yatakta da bir fahişe olmasını beklermiş. Bütün bu özellikleri bir tek vücut içinde bulmak son derece zor olduğu için de erkekler birden fazla kadına meylederlermiş.

Acaba böyle mi? Gerçekten de erkeklerin tümü için geçerli olabilecek böyle bir yargıya varmak mümkün mü? Bakalım eski dost Ortega bu konuda neler yazmış?

“Kadın ruhu erkek ruhuna göre çok daha bütündür; başka deyişle, kadının yapısındaki öğeler daha büyük bir tutarlılık içindedir. Bunun sonucu olarak, cinsel zevkle sevginin birbirinden kopuk olarak yaşanmasına kadında erkeğe göre daha az rastlanır. Kadında bunlardan biri olmadan, öbürü ortaya çıkmaz. Kadın tenselliğinin ortaya çıkması için özel bir nedenin bulunması gerekir.”

Demek ki erkekler açısından bakıldığında cinsel zevkle, sevgi birbirinden kolayca ayrılabilecek iki şey.
Okumaya devam ediyoruz.

“Erkekle kadının kamuyla ilişkileri arasındaki farklılık öylesine belirgindir ki, bunlar birbirine karşıt göstergeler oluşturur. Kadın, kamunun önüne çıkmadan önce ne kadar hazırlık yapar, ne kadar çekici olmaya çalışırsa, kamuyla gerçek kişiliği arasında o denli büyük uzaklık yaratmış olur. Kadının, çevresinde yarattığı hayranlık ne oranda artarsa, o kadın tarafından seçilmeyecek erkeklerin sayısı da o ölçüde artar. Bir kadının, kendisiyle başkaları arasına koyduğu bütün o lüksten ve zarafetten, bütün o süslenmeler ve mücevherlerden güdülen amaç, kadının, iç benliğini saklama, bu benliği daha gizemli, daha ulaşılmaz, daha erişilmez kılma isteğidir. Öte yandan erkek, kendisinde en saygın bulduğu yanı, en derinlerde yatan gururunu, yaşamının tüm ciddiyetiyle eğildiği edimleri ve çabaları kamuya açar. Kadında teatral bir dış yapı ve derli toplu bir iç yapı vardır; oysa erkekte teatral olan iç yapıdır. Kadın tiyatroya gider, erkekse tiyatroyu içinde taşır ve kendi yaşamının emprezaryoluğunu yapar.”

Bu özelliklerine rağmen erkekler çoğu zaman hayatlarını tek bir kadınla geçirme kararını kolayca nasıl verebiliyorlar? Bu sorunun cevabı ‘sevgi’de yatıyor. Sevginin erkek ruhunu nasıl etkileyip değiştirebileceğini de yarın tartışacağız. Çünkü, editörün koyduğu sınırın sonuna geldik. Yarın buluşmak üzere.