Pazar gününe bir “Gamlı Baykuş” kehanetiyle başlamak doğru olmayabilir belki ama Eski Mısır’ın karga kafalı, insan vücutlu “iletişim tanrısı” Thot’un buyruğundan da şaşmamak gerek: İşimiz gerçekleri söylemek!
Elle dergisinin Nisan 2005 sayısında bir araştırma okudum.
Haberler pek iyi değil.
IPSOS’un Elle için yaptığı araştırmaya göre, gelecek 20 yıl içinde kadınlar ile erkeklerin ilişkilerinin yaşam süresi şimdikinden çok daha kısa olacak.. Araştırma, kadınların yüzde 58’inin, erkeklerin ise yüzde 44’ünün bu durumu bir gerçek olarak kabul ettiğini ortaya koyuyor.. 
Ve bir “kötü” haber daha: Erkeklerin sadece yüzde 20’si gelecek 20 yıl içinde erkeklerin kadınlara daha fazla ilgi duyacaklarına inanıyor! Kadınlar biraz daha iyimserler ama buna inanan kadınların oranı da ancak yüzde 46..
Heyecan yitirildi
Erkeklerin kadınlara olan ilgisi neden azaldı?
Gerçi kendi çevremde bunun ipuçlarını pek görmüyorum ama araştırmacılar bu soruyu sorduklarına göre bir bildikleri de olmalı herhalde diye düşünüyorum.. 
Birçok kişi kadın haklarındaki ilerleme ile birlikte erkeklerin kadınlara uyum sağlamaya başladığını ve kadınlarla erkekler arasındaki ilişkinin eski heyecanını yitirip “kız kıza sohbetlere” döndüğünü düşünüyor. 
Neyse ki çok genç kuşaklar için bir umut ışığı var.. “Trend araştırmacısı” Prof. Werner Habermehl’in düşüncesine göre 30 yıl içinde erkekler, yine bildiğimiz erkeklerden olacaklar: Kendisine gülümseyen bir kadın gördü mü aklı başından giden tipler!.. 
John Updike şöyle söylemiş: “Ayın karanlık yüzüne seyahat edip yeniden geri gelirsin, bir şey hissetmezsin. Dünyada kadınlar ve erkekler arasında olan duygudan daha heyecanlısı yoktur.”
Benim kuşağım Updike’ın altını çizdiği bu gerçeğe “iman ederek” büyüdüğü için bütün bu anlatılanlar kulağımda biraz Fransızca etkisi yaratıyor, anlayamıyorum. 
Kadın haklarındaki gelişme, olsa olsa kadınlar ile erkeklerin birbirleriyle daha rahat iletişim kurmalarını sağlayabilir.
Neden erkekler kadınlaşsın?
Erkeklerin “kadınlaşmasına” neden yol açsın?
Thomas Troward, “Cisimlerin suda yüzmesine dair fizik yasası, suya batan cisimler değil, doğal biçimde yüzen cisimlerin düşünülmesi ve sonrasında akıl yürüterek, niçin böyle hareket ettiklerinin araştırılmasıyla keşfedilmiştir” diye bir söz söylemiş; geçenlerde bir kitapta okudum..
Sorun kadınlarda!
Sanıyorum, kadın-erkek ilişkilerinin ortalama süresindeki kısalmanın nedenlerini araştıranların ihmal ettikleri bir gerçek..
Ve bu gerçek ihmal edildiği için önemli bir ayrıntı kaçırılıyor bence: Sorun erkeklerin kadınlaşmasında değil, kadınların erkekleşmesinde olmalı.. 
Kadınların da giderek erkekler gibi sırf “birisiyle birlikte olmak için” ilişkiye girme eğilimlerindeki yükselme bu.. Ve doğası gereği ilişki sürelerini kısaltan bir duruma karşılık geliyor..
‘Onlar’ hep olacak..
Romantizmin giderek bir “pazarlama” unsuru haline geldiği ve bir tüketim nesnesi haline dönüştürülüp yüceltildiği çağımızda, sırf “romantizm” aradıkları için insanların bir ilişkiden diğerine kolayca geçebildikleri gerçeğini de göz ardı etmemek gerek.. 
Araştırmalar ne söylerse söylesin: Kadınları seven erkekler, erkekleri seven kadınlar hep olacak.. Onların sayısı da bizim gibi “demode” tiplere yeter diye düşünüyorum!
