Denizci dostumuz Corto Maltese, “Kayıp Kıta Mu” isimli macerasında, bir volkanik adada, eski bir tapınağın koruyucusu yerliler tarafından kaçırılan bir kadını ararken bir yerli rahiple karşılaştı.
Hugo Pratt’ın bu fantastik öyküsündeki rahip, Corto’ya içine girdiği labirentte ne aradığını sordu. 
“Bir kadını” dedi Corto.. Uzun konuşmayı sevmez, biliyorsunuz..
Rahibin yanıtı da öyleydi: “Her kadın bir labirent değil midir zaten?”
Öykünün tam bu yerinde eski bir okuyucum olan Yaşar’ı hatırladım. 
Yaşar’ın, aşkına karşılık bulamayan bir genç olduğunu hafızası güçlü okuyucularım hatırlayacaklardır. Daha önce de, bana her hafta üç-dört e-posta gönderen, Yaşar’ın aşk acılarından etkilenip bir kaç yazı yazmıştım..
“Labirent” bulmacaları küçüklüğümden beri çok severim. Kim bilir belki kadınları da seviyor olmamın nedeni çocukluğumda bol bol okuduğum “tatil kitapları”nda çözdüğüm labirentlerden kaynaklanıyordur..
Doğru yol meselesi!
Labirentler bildiğiniz gibi bir girişi, bir de çıkışı olan dolambaçlı yapılar.. Eğer doğru yolu bulamazsanız aynı yerde dönüp durursunuz ve sonunda gizli tapınakların korkunç koruyucularına yem olursunuz.. Ben elbette böyle bir labirente girmedim ama Indiana Jones türü filmleri de seyretmişliğim var! 
‘Gerçek aşk’ sorunsalı
Corto ile konuşan garip kılıklı rahibin söylediği gibi kadınlar da bir bakıma “labirent” sayılabilirler.
Labirentin merkezindeki kalplerine ulaşabilmek için doğru girişi bulmanız gerekir her şeyden önce.. Eğer, çıkış noktasından girmeye kalkarsanız, hiçbir yere ulaşamazsınız. 
İş lafa gelince kadınların birçoğunun aradığı şey gerçek bir aşktır, labirentin çözümü buradan başlar.. Anketlerde sorulan sorulara böyle yanıt veriliyor çünkü. Kimse yakışıklı olsun, zengin olsun, bana değerli mücevherler alsın demiyor: “Saf bir aşkla beni sevsin yeter!” 
Peki hep böyle diyorlar da Funda, neden kendisi için deli divane olan Yaşar’a hiç yüz vermiyor, bir mesaj olsun atmıyor?
Mükemmel kadın dediğin
Geçen hafta yazdığım “Kurbağa Prens” konulu yazıdan sonra Yaşar bana şöyle bir e-posta yolladı: “Ağabey, söyle ben hep böyle kurbağa olarak mı kalacağım? Benim prensesim beni ne zaman öpüp bir prense dönüştürecek?” 
Yaşar’ın bu büyük sorunu karşısında artık ben de kendimi çaresiz hissetmeye başladım.
Verdiğim hiçbir öğüt işe yaramıyor, bunca yıllık yaşam tecrübem iflas etmiş durumda!
Sanıyorum, işin sırrı “bir kadına göre mükemmel erkek” ile “bir erkeğe göre mükemmel erkek” tanımlarının birbiriyle uyuşmamasında. 
Ve daha da fecisi, her kadın için ayrı bir “mükemmel erkek” tanımı var.
Erkekler için “mükemmel kadın” tarifi o kadar çeşitlilik göstermiyor, çünkü erkek aklı bu konuda sadece ikiye ayrılıyor: Moda dergilerindeki ve filmlerdeki plastik güzelliklerden etkilenenler ve âşık olduğu kadınla ilgili hiçbir kusuru görmek istemeyenler! 
‘Usdışı’ yaratıklar…
Kadınların bu farklılıklarını genellikle “kapris” olarak isimlendirip geçme eğilimindeyiz. Tanımlayamadığımız için akıldışı bulduğumuz davranışlarının onları gerçekte kendileri yapan bir şey olduğunun farkında değiliz belki de.. 
Gasset, Sevgi Üzerine’de şöyle yazıyor:
“Bir kadının sevgisi, tutkulu kadının yaptığı gibi ta içindeki varlığı ilahi bir biçimde teslim etmesi, belki de ussallıkla ulaşılamayacak tek şeydir. Dişi zihninin çekirdeği, kadın ne kadar zeki olursa olsun, usdışı bir güçle yüklüdür. Erkek ussal yaratıksa, dişi usdışı yaratıktır. İşte bizim bir kadında bulduğumuz en yüce mutluluk budur..” 
Bu durumda şunu söylemek mümkün: Yaşar, aşkına yanıt vermeyen çok özel bir kızı seviyor.
Ama şunu düşünmüyor: Funda, Yaşar’ın aşkına karşılık verseydi, büyük olasılıkla bambaşka kişilik yapısında bir kız olacaktı.. O zaman belki de Yaşar, bu “yeni Funda”yı beğenmeyecek, başka aşklar peşinde koşacaktı.. 
Çizgini kendin yarat
Corto Maltese, Maltalı bir falcı kadına geleceğini okuması için avucunu uzattığında kadın irkilmişti: “Ama senin elinde kader çizgisi yok?”
Corto, cebinden bir bıçak çıkarıp avucuna büyük bir kesik atmıştı: “İşte şimdi var, oku bakalım!” 
Aşkına karşılık bulamayan herkes için geçerli olabilecek bir yöntem bu sanki..
Kader çizgin okunmuyorsa, kendine yeni bir kader çizgisi yarat.
Tanrı’ya çok şükürler olsun ki, en talihsiz olanımızı bile sevebilecek bir kadın, bir yerlerde mutlaka nefes alıp vermeye devam ediyor!
