Giritli Mustafa’dan şöyle bir söz öğrendim: Orsa fegari zipla gemicis, zipla fegari orsa gemicis.
“Ay ayaktayken gemici yatar, ay yataktaysa gemici ayaktadır” anlamına gelen bir denizci atasözü..
Öğrendiğim şeyleri hemen uygulamak gibi rahmetli babamın “acelecilik” eleştirilerine de yol açan ama genlerime kazındığı için vazgeçemediğim bir huyum var.
Bu yüzden hemen teknenin üst güvertesine çıkıp gözlerimi yukarı çevirdim.
Muhteşem bir Akdeniz gecesi başlamıştı..
Yıldızlar az sonra yağmur olup başıma düşeceklermiş gibi hissettim bir an için.
Ay yoktu, olsaydı yıldızları da göremezdim zaten..
Baktım ay yatağına çekilmiş, “gemicinin ayakta olması lazım” deyip tekneden rıhtıma atlayıverdim.
Rodos’ta geceye başlamanın en doğru yolu Alexis’ten geçiyor..
Alexis bir balık lokantası.
Daha iyisi var mıdır bilmiyorum, çünkü bütün adaları gezmiş değilim. Ama “rehberler” “en iyisi” olduğunu söylüyorlar..
Ahtapot ve kalamar ızgarasını denemenizi öneririm, yolunuz düşerse..
Gecelerin ‘rengi’ kadınlar
“Gecenin kımıldamaya başlaması” için Rodos’ta insanların karınlarını doyurmalarını beklemek gerekiyor.
Bu da gece yarısından sonra demek..
Yemek saatinde boşalmış gibi görünen sokaklar bir anda doluyor.
Dükkânların kepenkleri kapatılırken çıkan gürültü, barlardan yayılan müzik sesleri arasında duyulmuyor bile..
Türkiye’nin kıyı kasabalarında yan yana sıralanmış her bar ve lokantadan ayrı bir müzik sesi yükselmesine alışkın olanlar, Rodos’u da yadırgamazlar..
Tam anlamıyla “her kafadan bir ses çıkıyor”..
Tatil deyince sadece uyku uyuyup denize girmeyi anlayanlar eminim burada da “Müziğin gürültüsünden turist kaçıyor” feryatları koparıyorlardır ama belli ki tıpkı bizde olduğu gibi Rodos’ta da onları kimse dinlemiyor!
Rodos’ta geceye gerçek rengini ve güzelliğini verenler kadınlar..
Tatile geldim diye tıraş olmayı ve giyinmeyi unutmuş erkeklerin yarattığı berduş görüntüyü onların özenli şıklıkları kurtarıyor.
Güneşin pembeleştirdiği, esmerleştirdiği tenler ışıkların altında parlıyor.
Beyaz ve esmer ırk farkı
Bu kısa tişört ve düşük belli pantolonu icat edenin nasıl birisi olduğunu düşünüyorum, barlardan birinde votkamı yudumlarken..
Her yaştan, her milletten ve her kilodan binlerce kadını bu derece etkisi altına alan modacı bir erkek miydi, yoksa bir kadın mı?
Erkek olmaması gerektiğini düşünüyorum, mini eteği de Mary Quant’ın icat ettiğini hatırlayarak..
Dikkat ediyorum dans edenler sadece İngilizler.. “Esmer” ırklar “ağır abi” havasından taviz vermiyorlar.
“Esmerler” derken Yunanlı, İtalyan, İspanyol ve Türkleri kastediyorum..
“Beyazlar” kendi aralarında eğlenirken “esmerler”in gözü hep bir başka masada nedense..
Kadın ya da erkek fark etmiyor.
Başkalarının ne yaptığıyla neden daha çok meşgulüz?
Acaba kendimizin aslında çok şey yapıyor görünüp hiçbir şey yapmıyor olmasından mı ileri geliyor bu diye aklımdan geçiriyorum..
