ÇOK hassas insanların yaşadığı bir ülke haline geldik. Hassasiyetlerimizin deyim yerindeyse sınırı yok.
Esen yelden bile kolayca rencide olabiliyoruz.
Söylenen sözleri, yapılan bir espriyi, bir eleştiriyi ya da herkesten farklı düşündüğünü açıklamayı hakaret olarak algılamak konusunda da kimse elimize su dökemez.
Dün benzeri Hrant Dink için yaşanmıştı, bugün Fazıl Say için oluyor.
Yarın piyangonun kime vuracağını bilemezsiniz.
Onun için mesela bir fıkra anlatacağınız zaman etrafınıza çaktırmadan bir göz atmalısınız.
Kolayca rencide olarak soluğu savcılıkta alacak birileri var mı diye!
Bakın Fazıl Say’ın başına gelen de tam onun gibi bir şey.
Memleketimizin savcıları, yargıçları da bir âlem! Hepsi değil tabii, böyle bir genelleme yapmam hata olur, yakışık almaz, hukukun ışığını yüceltmeye çalışanlara haksızlık etmiş olurum.
Ama unutmayalım ki böyle savcılarımız var, böyle aptalca şikâyetlerle gelenlere “Hadi işine” demek yerine oturup iddianame yazabiliyorlar. Böyle abuk iddianameleri kabul eden yargıçlarımız da var, onlar da cezayı yapıştırıveriyorlar.
Ne de olsa önlerinde bir “ombudsman” örneği de var.
O utanç kararı yüzüne çarpıldığında “Ben Hrant Dink olduğunu da bilmiyordum, merhumun ismi Fırat. O zamana kadar da ölene kadar da bu arkadaşı şahsen çok da tanımıyordum. Bu da çok samimi ifadem. Çünkü bizim Yargıtay’da yoğun işlerimiz var, bunlarla uğraşmıyoruz” diyebilen bir yargıcın “ombudsman” olabildiği bir ülkede, Fazıl Say kararı da kolaylıkla verilebiliyor tabii.
Bir dörtlükten rencide olup savcılığa koşanlar Hazreti Muhammed adına nüfus cüzdanı düzenlenmiş olmasından hiç rahatsız olmuyorlar ama. Ya da Bektaşi fıkralarından!
Onun için diyorum, dikkatli olun, etraf neyden rencide olacağı belli olmayan tiplerle dolu!
Buyurun size kaynağı sahih olmayan bir Hayyam dörtlüğü, bakalım rencide olan çıkacak mı?
“İçin temiz olmadıktan sonra / Hacı hoca olmuşsun, kaç para! / Hırka, tespih, post, seccade güzel; / Ama Tanrı kanar mı bunlara?”
İfade özgürlüğüyle meşgul etmeyin lütfen!
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’a dün Meclis’te Fazıl Say’ın 10 ay hapis cezasına çarptırılması ile ilgili düşüncesi soruldu.
Başbakan’ın verdiği yanıt tarihe geçecek, hep hatırlanacak:
“Onlarla bizi meşgul etmeyin!”
Bu yanıt, Türkiye’yi bekleyen şeyin ne olduğunu açıklıkla ortaya koyuyor.
İş lafa gelince “ileri demokrasi cart curt”, somut durumla karşılaşınca “Onlarla bizi meşgul etmeyin”!
Hep söylüyorum, demokrasi diye bir sorunları yok. Demokrasiyi gitmek istediğin yere varıncaya kadar bineceğin bir tramvay gibi görüyorlar.
Anayasa’yı istedikleri gibi değiştirip, tek adam yönetimini de kurmayı başardıkları zaman bu ülkede neler yaşanabileceğini bu sözlerine bakarak şimdiden tahmin edebilirsiniz.
Yardımcısı da ondan farklı değil tabii.
“Bu yaşta bu zekâ” diye tanımlayabileceğimiz akıl oyunları yapıyor.
“Fazıl Say piyano çaldığı ve sanatını icra ettiği için cezaya çarptırılmadı” diyor.
Buyurun Hayyam’dan bir dörtlük daha gelsin, kaynağı sahih değil elbette!
“Bugün zevk etmek elindeyken zevkine bak / Yarını düşünmen beyhude bir heves / Birçok kişiden arda kalanlar / Sana da kalmayacak, sen de göçüp gideceksin.”
Videoyla olmadı komisyonla!
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin muhalefet etme tarzına kızdı, önce savcıları göreve çağırdı, sonra tahkikat komisyonu kuracağının sinyalini verdi: “O günleri inceleteceğiz!”
Ardından da partideki yardımcısı çıktı, konuştu, inceleme sadece Bahçeli için değil, söz konusu dönem için yapılacakmış!
Yersen tabii! Bu heyetin insanın gözünün içine bakarak herkesi kandırmaya çalışmak gibi bir alışkanlığı var.
11 yıldır akılları neredeymiş, neden o dönemi inceletmek için bugüne kadar beklemiş, onu bilmiyoruz, söylemiyorlar doğal olarak.
Belli ki niyet MHP muhalefetini sindirmek!
Bu Meclis’in yapacağı tahkikattan ne sonuç çıkacağını tahmin etmek hiç zor değil.
Bugüne kadar kurdukları tahkikat komisyonlarından çıkan sonuçlar amacın bir gerçeği araştırmaktan çok, siyasi manevralara zemin hazırlamak olduğunu ortaya koydu çünkü.
Seçimden önce gizli kamera kayıtlarıyla MHP’yi baraj altına itmeyi hedeflemişlerdi.
O plan tutmadı, şimdi yeni bir plan devreye girecek gibi görünüyor.
Onlar planlarını yapadursunlar, buyurun Hayyam’dan bir rubai daha, kaynak sahih değil tabii!
“Felek ne cömert aşağılık insanlara! / Han hamam, dolap değirmen, hep onlara. / Kendini satmayan adama ekmek yok: / Sen gel de yuh çekme böylesi dünyaya!”
