12 Eylülcüler ‘mahkemeyi’ bekliyor!
BAŞBAKAN ve AKP yöneticileri, Anayasa değişikliklerinin asıl amacının 12 Eylül rejimi ile hesaplaşmak olduğunu söylemişlerdi.
12 Eylül darbecilerinin yargılanmasına yol açacak değişiklik de yapılmıştı.
Referandum sonunda Anayasa değişikliği kabul edildi ama 12 Eylül darbecileriyle ilgili bir gelişme ortada görülmüyor.
Şimdi yapılacak Anayasa değişikliğinin 12 Eylül darbecilerini yargılamaya yeteceğini referandum sırasında açıklayan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerimiz de var!
Yani bu konuya eğilecek savcıların başlarına bir şey gelmesinden korkmalarına da neden kalmadı.
Bu nedenle onlara ters bakacak olan birisi çıkarsa, arkalarında kapı gibi HSYK var!
Zaten bu yargılama sözünü veren hükümet de HSYK’nın tam hâkimi durumunda.
Hadi artık, millete verilen bir sözü tutmanın zamanı gelmedi mi?
Dink cinayeti hâlâ aydınlatılamadı
HRANT Dink cinayetindeki ihmalleri anlatan kitabı nedeniyle yargılanan Milliyet muhabiri Nedim Şener, dün bu ihmali kanıtlayan raporlardan birine daha ulaştı.
Daha önce yazdığı bir raporda, Emniyet istihbaratındaki bazı görevlilerin ihmallerini saptayan Başbakanlık Teftiş Kurulu, bu görevlileri aklayan Mülkiye Müfettişleri’nin raporunun hukuki dayanağının olmadığını belirten 11 sayfalık bir uyarı yazısı daha yazmış.
Eldeki her bilgi, Emniyet istihbaratının Hrant Dink’e yönelik bir suikast olacağını bildiğini ama buna karşın hiçbir önlem alınmadığını ortaya koyuyor.
Bu olayda güvenlik görevlilerinin ihmalleri ile ilgili olarak bazı yargılama izinleri verildi, biliyorsunuz.
Bazı jandarma görevlileri ile bazı emniyetçiler bu ihmal nedeniyle yargılanacaklar ancak o görevlilerin işlerini düzgün yapmalarından sorumlu olmaları gereken amirleri için böyle bir izin verilmedi.
Hükümet, onları koruma altına aldı, bazılarını terfi bile ettirdi.
Oysa bu konunun aydınlatılması, cinayetin aydınlatılması için de gerekiyor. Elde artık çocuk mahkemesinde yargılanacak bir katil zanlısı ve “azmettirici” oldukları iddia edilen iki sanık var.
Bunların varlığı, bu cinayetin tam anlamıyla aydınlatıldığı anlamına gelmiyor çünkü artık ortaya çıktı ki bu cinayet, güvenlik görevlileri işlerini düzgün yapmış olsalardı, engellenebilirdi.
O zaman bu “ihmalin” nedeninin de iyice soruşturulması gerekiyor.
Bu “ihmal”, sıradan bir ihmal midir? Yoksa “nefret suçu” sayılabilecek bir düşüncenin neden olduğu bir ihmal midir? Acaba, bu ihmale yol açan bir tür gizli yapılanma mı söz konusu?
Bunları öğrenmeden bu cinayet aydınlatılmış sayılmaz.
Cumhurbaşkanı, Adalet Bakanı ve Dışişleri Bakanı, Hrant Dink ile ilgili olarak AİHM’de açılan davadan sonraki sözlerinde samimi iseler, bu işin peşini bırakmamalıdırlar.
Pastadan pay kapmak isteyen lobiler meselesi
RİZE’deki İkizdere Vadisi’nde hidroelektrik santralı yapılmasını engelleyecek koruma kurulu kararına Başbakan çok kızmıştı. “Elimizi kolumuzu bağlıyorlar, şimdi mi aklınıza geldi orayı korumak” diye konuşmuştu.
O böyle söyleyince Çevre Bakanı bir adım daha ileri attı.
Türkiye’nin önemli doğal zenginliklerini barındıran dere yataklarına hidroelektrik santralları kurulmasına karşı çıkan çevrecileri “Pastadan pay almak isteyenler” diye suçladı.
Bakan’a göre, Türkiye’nin bu yolla enerji üretmesine karşı çıkanlar, enerjiden pay almak isteyen kesimlerden “maddi destek” alıyorlarmış.
Bakan “rüşvet” demek istiyor ama belli ki açıkça söylemeye de çekiniyor.
Konu madem “Türkiye’nin kendi olanakları ile enerji elde etmesine karşı çıkanlardan” açıldı, Bakan Bey’e “Yenilenebilir enerji kaynakları kanunu ne âlemde” diye sormanın da zamanıdır.
Yenilenebilir enerji kaynakları, rüzgâr, güneş ve biyoenerji gibi çevreyi kirletmeyen, doğal kaynaklar.
Ve bununla ilgili kanun tasarısı, TBMM komisyonlarında AKP dahil herkesin katılımıyla şekillendirildi ama bir türlü gündeme alınmıyor.
Ülkemizde son derece bol sayılabilecek böyle bir kaynak var ama hükümetin aklı fikri yeni hidroelektrik santralı yaptırmakta.
Oysa bu kanun tasarısını hazırlayan da AKP grubunda bu işi en iyi bilenlerden birisi ve konuyla ilgili herkesin ortak fikri iyi sonuçlar verecek bir kanun hazırlandığı yönünde.
Bakan’ın çevrecilere baktığı gibi bir yorumla meseleye yaklaşacak olursak da şöyle dememiz gerekiyor: “Hidroelektrik santralları yaparak enerji pastasından pay almak isteyenler, doğayı kirletmeyen temiz enerji elde edilmesini engelliyorlar!”