Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Türbana mı karşısınız, türban takan kadınlara mı?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Çankaya Köşkü’ndeki Cumhuriyet Bayramı törenlerine katılmayacak. Ama bu bir “boykot” da değil, “isteyen” CHP’liler, elbette eğer davetlilerse bu davete katılacaklar.

Bir kez daha lahana turşusu ile perhiz birbirine karışmış oluyor.
“Türban sorununu sadece kendisinin çözebileceğini” söyleyen bir parti, Cumhurbaşkanı’nın eşi türbanlı diye adı boykot olmayan bir boykota girişiyor!
Bu tablonun gösterdiği bir tek şey var: CHP liderinin ve genel olarak partinin türban meselesi ile ilgili olarak üzerinde düşünülmüş, değişik boyutlarıyla değerlendirilmiş bir politikası yok.
Ağızlarına ve akıllarına geldiği gibi konuşuyorlar. Bu ülkede, bu ülkenin kadınlarının bir bölümü başlarını türban adı verilen örtü ile örtüyorlar.
Bu bir gerçek! Bunun hangi etkenlerle yapıldığı elbette önemli ama kuşkusuz ki başında türban olan her kadın bu ülkenin bir gerçeği.
Cumhurbaşkanı’nın eşi de türbanlı. Ve çok büyük olasılıkla eşi hayata nasıl bakıyorsa, o da o şekilde bakıyor.
Cumhurbaşkanı’nı o fikirleriyle kabul edenlerin, eşini sadece türbanlıdır diyerek kabul edemiyor olmaları tuhaf.
Sorunumuz türban takan kadınlar değil, kadınları türban takmaya mecbur eden zihniyettir.
Zihniyetle mücadele etmek, türbanlı kadınları hedefe koymanın mazereti olamaz.
Tanımı gereği, türbana karşı olanların esasen kadın haklarını savunuyor olmaları gerekir.
Kadınlar ile erkeklerin her açıdan eşit olduklarını, kadınların toplumsal yaşama katılmalarının önündeki engelleri kaldırmak için mücadele edilmesi gerektiğini kabul etmek gerekir.
CHP kararını bununla ilgili olarak vermelidir: Türban takan kadınlara mı karşılar, kadınları sokağa çıkabilmek için türban takmak zorunda bırakan zihniyete mi karşılar?

Tarihe böyle geçsin!

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, son katıldığı nikâh töreninde de yeni çifte “üç çocuk” yapmalarını önerdi. Bunu biliyoruz zaten, hep aynı şeyi söylüyor.
Bu kez sanıyorum hep aynı şeyi tekrarlamış olmamak için yeni bir şey daha söyledi: “Yıllarca Türk milletinin kökünü kurutmak için çalışanların, milletin yaşlanması için gayret sarf edenlerin olduğunu” da belirti.
Şaka yapıyor diyeceğim ama hiç öyle bir havasının olmadığını da görüyorum.
Ve bu sözler üzerine artık bir yorum yapabilecek takatim de kalmadı!
Tarihe böyle geçsin: Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, doğum kontrolünü “milletin kökünü kurutmak” diye algılıyor!

Asıl suçlular gözden kaçmasın!

TÜRKİYE’nin basın özgürlüğü ile ilgili olarak yerlerde süründüğü ortada. Birçok gazeteci sadece haber yazdıkları için hapiste, onların belki on misli sayıda gazeteci de hapis cezası tehdidi ile yargılanıyor.
Kendimizi kandırmayalım, yargılanan gazetecilerin önemli bölümü, fikir suçları ile ilgili olarak değil, “hazırlık soruşturmasının gizliliği” ilkesine aykırı davrandıkları için mahkeme kapılarındalar.
Özellikle Ergenekon davası ile başlayan bir durum bu.
Sanıkları peşin olarak mahkûm etmeyi hedefleyen, doğruluğu henüz mahkemede kanıtlanmamış iddialar ile ilgili yayınlar bunlar.
Gazetecilikte 35. yılıma yaklaşıyorum.
Bu süre içinde öğrendiğim şeylerden biri de şu: Eğer savcı ya da soruşturmayı yürüten polis bu konuda “işbirliği” yapmadığı sürece hazırlık soruşturması ile ilgili bilgilere ulaşabilmenin olanağı yoktur.
Savcı ya da polis bunu şunun için yaparlar: Davadan tam olarak emin değillerdir, kamuoyunda sanıklar aleyhine bir hava yaratmak isterler ve ellerindeki gizli kalması gereken bilgileri gazetecilere verirler.
Eline bir “haber” geçmiş gazetecinin bunu saklaması diye bir şey söz konusu olmadığı için de bunlar, cezaları göze alarak yayımlanır.
Yani esasen soruşturmanın gizliliğini ihlal ettikleri için yargılanması gerekenler, bu bilgileri gazetecilere el altından verenler olmalıdır.
Şu anda bu konuyla ilgili mahkûmiyet kararı almış gazeteciler var. Yargılanması devam edenler var.
Ama bununla ilgili olarak yargılanan ne bir polis var ne de bir savcı.
Haklarında açılmış soruşturmalar sonuçlanıp, yargılama izni verilen birisi de yok!
Yeni HSYK göreve başladı ve söylediklerine göre artık Türkiye bir “hukuk devleti” de olacakmış!
Ne kadar iyi! İşe, gizli kalması gereken bilgileri sızdıran yargı görevlilerinden başlamalarını öneririm.