Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Ali Dibo, Frankfurt Kitap Fuarı’nda

AKP hükümetinin kendisine “yandaş” kabul ettiği kişi ve kuruluşlara gösterdiği “özel himaye”, kamu ihaleleri ve memur atamalarıyla sınırlı değil.

En son olarak Kültür Bakanlığı, Frankfurt Kitap Fuarı’ndaki Türkiye standının kurulması ve yönetilmesi işini daha çok dini yayınlar basan yayınevlerinin üye olduğu Basın Yayın Birliği’ne verdi.

Söz konusu stant, Refahyol hükümeti dönemi hariç Türkiye Yayıncılar Birliği tarafından kuruluyordu.

Türkiye Yayıncılar Birliği’ne Türkiye’nin en büyük yayınevleri de dahil olmak üzere her kesimden 270 yayınevi üye. Başkanının ifadesiyle üyelerinin çoğu sadece Kuran-ı Kerim basan (Milliyet Kitap’taki demeci) Basın Yayın Birliği’nin ise 140 üyesi var.

Refahyol döneminde Frankfurt Kitap Fuarı’ndaki Türkiye standında ezan okunması, toplu namazlar kılınması gibi olaylar da yaşanmıştı.

Bunun üzerine fuarı düzenleyen Alman Yayıncılar Birliği, Türkiye’den fuara katılacak kuruluşun Türkiye Yayıncılar Birliği olmasını istemişti.

Öyle görünüyor ki bu yılki Frankfurt Kitap Fuarı yine çok “eğlenceli” geçecek.

Türkiye’nin değerli yazarları ve onların kitaplarından daha çok AKP’nin bu tercihinin sonuçları konuşulacak.

Bizleri sindiremeyeceksiniz!

DANIŞTAY 2. Dairesi Başkan ve üyelerine yönelik silahlı saldırı, üzerinde ciddiyetle durmamız gereken bir soruna işaret ediyor.

Bu da şeriatçı gazetelerin, kendileri gibi düşünmeyenleri sindirmek yolunda uzun süredir uyguladıkları özel bir yayın politikasından başka bir şey değil.

Vakit Gazetesi bu yılın 13 Şubat’ında Danıştay’ın türban yasağı kararı üzerine “İşte o üyeler” manşetiyle, kararı veren yargıçların başkan ve üyelerini hedef göstermişti.

Dün saldırıya uğrayan yargıçlar, gazetenin fotoğraflarını yayımlayarak hedef gösterdiği yargıçlardı.

Aynı gazetenin tazminat davalarından kaçınmak için adını değiştirmeden önce (ki o tarihte gazetenin adı Akit idi) hedef gösterdiği Gümüşhane Barosu Başkanı da benzer bir saldırı sonucunda yaşamını kaybetmişti.

Bu gazeteler, benzeri provokasyonu hemen her fırsatta tekrarlamakta hiçbir sakınca görmüyorlar. Ancak bu yaptıkları tahrik nedeniyle cezalandırıldıkları da bugüne kadar görülmedi.

Dilerim ki bu kez yürekli bir savcı çıkar ve bu tahrikin hesabı sorulur.

Şimdi çok iyi biliyorum ki yarından itibaren bu gazeteler, saldırının “bir meczubun işi” olduğundan söz etmeye başlayacaklar.

Komplo teorilerine çok meraklı olan yazarları, bu olayın ardında “derin devlet parmağı” aramaya başlayacaklar.

Hiçbiri saldırıyı açıkça kınamayacak; çünkü bu gerçekleşmesini istedikleri bir durumdu.

Amaçları çok açık: Laik düzenin savunucularını ve kendileri gibi düşünmeyenleri korkutmak, sindirmek ve meydanın kendilerine kalmasını sağlamak istiyorlar.

Şunu iyi bilmeliler ki, bu ülkenin hiçbir kurumu ve laik, demokratik cumhuriyete inanan hiçbir bireyi böyle alçakça saldırılarla korkutulup sindirilemeyecek.

Meydanı onlara bırakmayacağız!

Bayrakları balkonlara asın çocuklar

ERTUĞRUL Özkök yazdı: Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım, şampiyonluğun kaybedilmesinden sonra evine kapanmış, telefonlara çıkmamış.

Yıldırım’ın önemli bir hata yaptığını düşünüyorum. Milyonlarca taraftarı olan bir kulübün lideri olarak başını dik tutması gerekirdi.

Fenerbahçe’nin, şampiyonluğu son hafta, her zaman saygı duyulması gereken 100 yıllık rakibine kaptırmış olmasında utanılacak bir şey mi var ki?

Şunu unutmayalım: Rakibinin başarısını alkışlamak insanı küçültmez. Rakibine saygı duymayan, saygı görmeyi de hak etmez.

Bakıyorum, benzer bir ruh durumu Fenerbahçeli taraftarlara da bulaşmış. Sanki takımları bu ligin bütün istatistiklerini altüst edecek kadar başarılı bir sonuç almamış gibi davranıyorlar.

Ligin son haftasına girilirken Galatasaray yöneticilerinin ve Galatasaraylı spor yazarı ve yorumcularının dillerinden düşürmedikleri bir şey vardı: Bu ligin iki şampiyonu var! Biz de ligi birinci bitirmesek bile bayraklarımızı asacağız!

Onlar bugün bu sözlerini pek hatırlamak istemiyor olabilirler; ama biz biliyoruz ki Fenerbahçe bu sezon gerçek bir şampiyona yakışacak şekilde mücadele etti.

Kazanılamayacak gibi görünen maçlarını kazandı, ezeli rakiplerini kendi sahalarında bile yendi ve ligi ezeli rakiplerine hiç yenilmeden tamamladı.

Şimdi “bu ligin iki şampiyonu olduğunu” herkese hatırlatmanın zamanıdır diye düşünüyorum.

Bu nedenle ligin son haftalarında Fenerbahçeli taraftarların hep birlikte söyledikleri Názım Hikmet şiirini biraz değiştirerek başlık yaptım: Bayrakları balkonlara asın çocuklar!