Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Allah müstahakını versin

DARBELERİ Araştırma Komisyonu’nun üyesi BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, 28 yıl sonra Mamak Cezaevi’nde kendisine işkence yapan, cezaevinin eski müdürü emekli Albay Raci Tetik ile yüzleşti.

Komisyon üyesi MHP Milletvekili Atilla Kaya bu görüşme ile ilgili izlenimini şöyle aktarıyor:
“En küçük bir pişmanlık ve üzüntü emaresi bile göstermeyen bir tavrı var. Bütün o işkenceleri, oradaki baskıları da ‘bunlar benim disiplin anlayışım, yönetmeliklerin ve üstlerimizin talimatı’ şeklinde değerlendirdi.”
Tetik de zaten komisyon üyelerinin “Bu konuda bir pişmanlığınız var mı” sorusunu “Hayır” diye yanıtlamış. “Oğlum olsa aynısını yapardım” demeyi de ihmal etmiyor.
Tetik’in yönettiği Mamak Cezaevi’nde, 12 Eylül öncesinde Zafer Çarşısı’ndaki kitapçıda Ümit Fırat vesilesiyle arkadaş olduğum ve gerçekten mükemmel bir insan olan İlhan Erdost da işkence ile yaşamını kaybetmişti.
Raci Tetik’in, şimdi bir masanın kenarında süklüm püklüm otururken gösteren “sorgu” fotoğrafına bakarken onun her daim mütebessim çehresi bir kez daha gözümün önüne geldi.
Ve isimlerini bildiğim ama hiç tanımadığım diğer Mamak kurbanları.
İşkencede ölenler, yaşadıkları işkencenin travmasını ve sakatlıklarını hayatları boyunca yaşayanlar.
Herman Hesse’den bir alıntı yapacağım:
“Kendi adına en ufak bir ahlak yasasını çiğnemekten kaçınan insan, içinde yaşadığı toplum ve vatan söz konusu oldu mu, her şeyi yapmakta, en yasak, en korkunç eylemlere bile kalkışmakta özgür hisseder kendini; başka zaman kötü diye bilinen tüm içgüdüsel davranışlar bu durumda görev ve kahramanlığa dönüşür. Kendi kendilerini sevmiş, düşmanlarına kin ve nefretle bakabilmiş safdil insanlara ne mutlu! Ne mutlu o kişilere ki kendi kendilerinden asla kuşku duymazlar, çünkü ülkelerinin içine düştüğü sefalet ve yıkımda kendilerinin en ufak bir suçu olmadığına inanır, bundan Fransızları, Rusları ya da Yahudileri, kim olduğu fark etmez, işte birilerini, bir düşmanı sorumlu tutarlar.”
Belli ki Raci Tetik de canavarca hislerle yaptıkları işkenceleri meşru gören bu zihniyetteki insanlardan biri.
Ne diyeyim, Allah müstahakını versin!

Deniz Feneri de kurban bekliyor!

İKİ gün sonra Kurban Bayramı’nı kutlayacağız ve mütedeyyin vatandaşların kurbanlarına talip olan dernek ve kurumların ilanlarını ne zaman görsem Deniz Feneri’ni hatırlıyorum.
Almanya’da Türk vatandaşlarının dini duygularını istismar ederek yardım toplayan ve sonra Frankfurt Mahkemesi’nin deyimiyle “yüzyılın dolandırıcılığına imza atanlar”ı bilmiyorum başka hatırlayan kaldı mı?
Almanya’daki mahkeme kararını açıklarken “asıl suçluların Türkiye’de olduğuna” işaret etmişti. Bununla ilgili olarak hazırlanan ikinci iddianame ile ilgili dava daha açılamadı, çünkü Alman savcılığı Türkiye’nin yargılanmak üzere suçluları iade edeceğine inanmıyor. “Suçluları ele geçiremedikten sonra mahkemeyi neden meşgul edelim” diye düşünüyor olmalılar.
Deniz Feneri soygununun Türkiye ayağının soruşturulması da sanırım Türk adli tarihinin en uzun süren soruşturması oldu.
Olayı soruşturan savcılar tam, iddianamelerini yazıyorlardı ki görevden alındılar.
Ardından atanan yeni savcılar, suçun vasfının değişik olduğunu fark ediverdiler. Meğerse yıllarca dosya üzerinde çalışan savcılar tamamen yanlış bir yoldaymışlar!
Yapacak bir şey yok, mecburen inandık tabii.
Sonra dosyayı kabul edecek mahkeme sıkıntısı baş gösterdi. Aylar sonra bir mahkeme dosyaya bakmayı kabul etti.
Ama hâlâ ortada başlamış bir yargılama yok, suç varsa hesap sorulmuş değil.
Yüce Türk adaletinin gücü belli ki bu işe yetmiyor.

Hani bayramları artık halk kutlayacaktı?

ANKARA Valiliği, başkentte sivil toplum kuruluşları tarafından düzenlenecek 29 Ekim yürüyüşünün yasal olmadığı için engelleneceğini açıkladı.
İstanbul’da da AKP’li Büyükşehir Belediyesi ekipleri, Bağdat Caddesi’ni 29 Ekim yürüyüşü için süslemek isteyen Kadıköy Belediyesi ekiplerini engellediler.
Belli oldu ki artık Cumhuriyet Bayramı’nı sokaklarda kutlamak isteyenler polisten bir güzel dayak da yiyecekler, “Cumhuriyet Bayramı’nı kutlarsın ha” diye.
Yola “Milli bayramları devlet kutlamasın, halk kutlasın, bayramlar sivilleşsin” diye çıktılar, şimdi bayram kutlamak isteyen halkı engellemek istiyorlar.
Çünkü dertleri esasen sivilleşme filan değil.
Dertleri Kurtuluş Savaşı ve cumhuriyet ile ilgili.
O savaşı yürütüp, cumhuriyeti kuran kadrolardan nefret ediyorlar, unutturmak istiyorlar, bunu yaparken de “sivilleşme” bahanesi arkasına saklanıyorlar.
Oradan geldiğimiz nokta, bayram kutlamak isteyen sivilleri polise dövdürtmek artık.

NOT: Bugünden itibaren bir hafta süreyle yazı yazamayacağım. Okuyucularımın bilgisine sunarım. Kurban Bayramınızı ve Cumhuriyet Bayramınızı kutlarım.