Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Demokrat olmayı bir türlü başaramıyorlar

CUMHURİYET Bayramı’nda yaşananlar bir kez daha ortaya koydu ki memleketimizin asıl sorunu demokrat olmayı becerememektir.

Bazı sivil toplum kuruluşlarının Cumhuriyet Bayramı nedeniyle yapmak istedikleri yürüyüşleri engellemeye çalışmak, Atatürk heykellerine çelenk koymaya çalışanları polise dövdürtmek siyasi tahammülsüzlükten başka bir şey değildir.

İktidar partisi sürekli sivilleşmekten söz ediyor ama varabildiğimiz yer yine aynı: Devleti yönetenler nasıl istiyorlarsa öyle davranın, aksini yaparsanız dayak yersiniz!

Anamuhalefet partisi hesapta demokratik bir hakkın kullanılması için eylem yapmaya çıkıyor ama onun da varabildiği yer, il başkanının ağzından askeri göreve çağırmak!

İl Başkanı tören yerinde bekleşen subaylara sesleniyor: “Sizin korumanız gereken cumhuriyete biz sahip çıkıyoruz!”

İçimden sadece “vah vah” demek geliyor!

TBMM’deki iki küçük muhalefet partisinin kafası ise bu konuda zaten çok karışık!

Günün birinde demokrasiyi içimize sindirmeyi başarabilir ve gerçek demokratlar olabilirsek bu sorunların üstesinden gelebileceğiz.

Aklımızı başımıza toplamazsak bizleri bekleyen gelecek kavgalardan ve bölünmelerden ibaret olacak. Ama bunun için de zaman hızla geçiyor!

Bu ayrımcılıktan kim utanmalı acaba?

ÇANKAYA Köşkü’ndeki Cumhuriyet Bayramı davetine ilk kez eşi Emine Hanım ile birlikte katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Daha önce törenlere eşli davet almıyorduk. Bizi buraya sokmayanlar utansın” dedi.

Başbakan’ın haksız olduğunu söyleyebilmek mümkün değil. Büyük bir saçmalık ve kadınları sırf giysileri nedeniyle ayrımcılığa tabi tutan bir uygulama vardı, böylece o da artık geride kaldı.

Ama bunun için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü de kutlayacak değilim.

Çünkü milli bayram günlerinde Köşk’te yapılan ayrımcılık türbanlı kadınlar için kalkmış olsa da farklı siyasi görüşlerde olanlar için hâlâ sürüyor.

Cumhurbaşkanlığı son davete TBMM’de temsil edilmeyen partilerden Saadet Partisi, Demokrat Parti ve Büyük Birlik Partisi davet edildi.

Ama Anayasa’nın “demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarından” diye tarif ettiği başka partiler çağrılmadı.

Demokratik Sol Parti (DSP), Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) ve Türkiye Komünist Partisi (TKP) gibi sol partilere davet gönderilmedi.

AKP, CHP, MHP ve BDP, Meclis’te temsil edilen partiler oldukları için davet aldılar. Geri kalanların ortak noktası ise seçimlerde barajı geçememiş olmalarıydı, ama aynı durumdaki sağ partilere davet gönderilirken, sol partilere gönderilmedi.

Belli ki Cumhurbaşkanı Gül için de Köşk’e davet ölçüsü “siyasi akrabalık” olmuş.

Hem “Cumhuriyet Bayramı’nı birlikte kutlayalım, ayrı gayrı olmasın” diyeceksiniz, hem geçmişteki ayrımcılıklardan şikâyet edeceksiniz, ama diğer yandan kendi ayrımcılığınızı yürütmekte de hiç sakınca görmeyeceksiniz.

İşte devletimizin zirvesine hâkim olan demokrasi anlayışı da bu!

Hepimiz eşitiz ama bazılarımız daha eşit!

HATAY Dörtyol Emniyeti’nde AKP milletvekilinin oğlu ve AKP’li yerel gençlik kolları başkanının karıştıkları “teşhis skandalı” ile ilgili olarak yürütülen adli soruşturma sonuçlandı.

Milliyet’te Tolga Şardan’ın haberine göre üç polis ve iki sivil hakkında toplam 21,5 yıla varan hapis cezası isteniyor.

Polisler ile tartışan sivillere ceza istenmesine alışkınız da bu kez polisler için de ceza isteniyor, bu ilgimi çekti.

Polisler hakkında hakaretten, kasten yaralamaya kadar varan bir yelpazede ceza isteniyor.

Bir kez daha herkesin eşit olduğu ama bazılarının başkalarına göre daha eşit olduğu bir durum ile karşı karşıyayız.

Söz konusu sivillerden biri milletvekilinin oğlu, diğeri AKP İlçe Gençlik Kolları yöneticisi olmasaydı, polisler hakkında böyle bir dava açılmazdı.

Daha önce yaşadığımız örnekler bize bunu gösteriyor.

Siviller uğradıkları hakaret ve yedikleri dayakla kalır, hatta haklarında polise mukavemetten dava açılırdı ama polisler için böyle bir dava açılmazdı.

Soruşturma için polislerin amirlerinin savcıya izin vermeleri bile söz konusu olmayabilirdi.

Bu kez böyle bir davanın açılmış olmasının tek nedeni sivillerin siyaseten güçlü olmaları.

Bizim adalet sistemimiz de zaten her zaman güçlünün yanındadır. Bakalım bu süreç nasıl sonlanacak?