Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Ankara Terzisi işbaşında!

ESKİ ABD Büyükelçisi Eric Edelman, 2004 yılında kendilerine ordu içindeki cuntalaşmaları ve darbe planlarını anlatan elyazısı bir ihbar mektubu geldiğini açıkladı.

Edelman’ın Milliyet’ten Aslı Aydıntaşbaş’a verdiği bilgiye göre belge “bir büyükelçilik kaynağı” tarafından getirilmiş. Belge incelenmiş ve “kaba bir kalpazanlık vakası” olduğu anlaşılmış!
İlginç bir durum! Demek ki “sahte” de olsa, bazı bilgileri bir yabancı büyükelçiliğe ulaştırmayı iş edinmiş bir “kaynak” var. Biliyorsunuz bunun adına “casusluk” ya da daha hafif bir tanımla “yabancı ülkeler adına çalışmak” diyoruz ki dünyanın her yerinde “suç sayılan”, takip edilen faaliyetlerdendir.
Acaba MİT böyle bir kaynağın varlığından haberdar mı, kim olduğunu biliyor mu?
Ve elbette şunu da merak ediyorum: Bu sahte belge başkaları tarafından mı hazırlanıp kaynağa ulaştırıldı? Eğer öyleyse bunların amaçları neydi? O “kaynağın” ABD Büyükelçiliği hesabına çalıştığını da bildiklerine göre ilginç bir istihbarat ağına da sahip olduklarını düşünmeliyiz. Acaba o kişiler kimlerdi? Böyle bir bilgiye nasıl ulaşabilmişlerdi?
MİT ve Emniyet de benim kadar merak ediyor olmalı!
Tabii bir diğer olasılık “Panama Terzisi”nin, Ankara versiyonu!
John Le Carre’ın romanında İngiliz ajana “bilgi” diye kafasında yazdığı senaryoları aktaran Panamalı terzi Harry’nin öyküsü gibi!
Eğer bu olasılık gerçekse ABD vergi mükelleflerinin paralarının nereye gittiğini sormak da bizim işimiz değil zaten!

Takım elbise ile jetski

BAYINDIRLIK ve İskân Bakanı Mustafa Demir, Isparta’nın Yalvaç İlçesi’nde incelemelerde bulunmuş ve Taşevi Plajı’nı da bu arada ziyaret etmiş.
Plaj ziyareti sırasında çekilen bir fotoğrafı gazetede gördüm. Görmemle birlikte de güldüm. Sonra fotoğrafı kesip sakladım ki arkadaşlarıma da göstereyim!
Bakan ve AKP’li Kemal Kurt, bir jetski’ye binmişler. İkisi de takım elbiselerinin içinde, kravatları ve kösele ayakkabılarıyla devlet ciddiyetine uygun durumdalar.
Uymadıkları durum, o kıyafetle bir jetski’nin üzerinde duruyor olmaları!
Takım elbiseleriyle jetski’ye binip birilerini kovalayanlara sadece casusluk filmlerinin paradilerinde rastlandığını zannediyordum, meğerse gerçek hayatta da olabiliyormuş!

TOKİ’den açıklama

TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar, dün sorduğum “TOKİ Bodrum’da villa mı yapacak” sorusuna yanıt vermek için aradı.
Başkan, TOKİ’nin Bodrum’da ya da bir başka sahil şeridinde böyle bir projesi olmadığını kesin bir dille açıkladı.
Böyle bir söylentiye zaten inanmadığımı yazmıştım, Başkan da bunun bir söylentiden ibaret olduğunu söylüyor. Bilgilerinize sunarım.

Parti içi demokrasi AKP’ye de gerekli

KISA adı SETA olan Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nın internet sitesinde Ödül Celep imzalı bir analiz yayımlandı.
Bu vakfı tanımlamam gerekirse kullanacağım cümlelerden biri de şu olur: AKP ideolojisine yakınlığı ile bilinir!
Bu nedenle “Kılıçdaroğlu’nun CHP’si ne verebilir” başlıklı bir analiz görünce dikkatimi çekti.
Ödül Celep, CHP’nin bir sosyal demokrat parti olarak temel hedefinin demokratikleşme olması gerektiğini söylüyor ki buna kim itiraz edebilir?
Benim üzerinde durmak istediğim konu Celep’in “CHP parti içi demokrasiyi tesis etmelidir” şeklindeki değerlendirmesi.
Elbette buna da bir itirazım yok. Böyle yapmalıdır, ama sadece CHP değil! Parlamenter sistemimizin doğru dürüst işlemiyor olmasının temel nedenlerinden biri çünkü budur.
İlginç olan bu fikrin AKP’ye yakın bir düşünce üretim kuruluşunda dile getirilmesi.
Biliyorsunuz, AKP tüzüğü de partinin genel başkanın iki dudağının arasında yönetilmesine izin veriyor. Tüzük dışında, partinin genel başkanının da genel eğilimi zaten bu. İl ve ilçe kongrelerinde genel başkanın istemediği adaylar seçildiğinde neler olduğunu biliyoruz. Milletvekili adayları da sözde bir eğilim tespiti ile yine genel başkan tarafından seçiliyor. Genel başkanın bir kaş işareti, parti içindeki geleceğinizi bitirebiliyor ya da yükselmenin yollarını açıyor.
Sitede şöyle bir gezindim, AKP için benzer bir değerlendirmenin yapılmadığı anlaşılıyor.
Acaba SETA, ülkenin genel demokratikleşmesi meselesine bakarken AKP’yi hiç hesaba katmıyor mu?