Anket yaptır, kendine gel
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, dün partisinin TBMM Grubu’nda yaptığı konuşmada muhalefete şöyle seslendi: “Kamuoyu araştırması yaptırıp kendinize çekidüzen verin.”
AKP hükümetinin “yarı resmi” yayın organı olarak gördüğüm Yeni Şafak Gazetesi önceki gün Pollmark isimli bir araştırma kuruluşuna yaptırdığı anketin sonuçlarını açıkladı.
“Bugün seçim yapılsa” AKP’nin yüzde 42.7 oranında oy alacağını gösteren anketin bazı sonuçlarını aktarayım önce:
Ankete göre halkın yüzde 58.1’i işsizliğin hálá en büyük sorun olduğunu düşünüyor. Yüzde 17.4’ü ise ekonominin en önemli sorun olduğu kanısında.
Türban konusunun Türkiye’nin en önemli sorunu olduğunu düşünenlerin oranı ise sadece yüzde 1.6!
Hükümetin 2005 yılındaki performansını beğenenlerin oranı yüzde 46.9 iken, beğenmeyenlerin oranı yüzde 48.7.
Hükümeti ekonomik konularda başarılı bulanların oranı yüzde 45.6 iken, başarısız bulanların oranı yüzde 49.5.
Siyasetçiler mal varlıklarını açıklamalı diyenlerin oranı yüzde 80.1 iken, hayır açıklamamalı diyenlerin oranı yüzde 13.2.
Yandaş bir gazetenin anketinden bu sonuçlar çıktığına göre bana öyle geliyor ki hükümetin de kendisine artık bir çekidüzen vermesi gerekiyor!
Bu da halt yemenin Kürtçesi
DEMOKRATİK Toplum Partisi (DTP) tarafından düzenlenen nevruz kutlamalarına katılması için Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani ve Mesut Barzani’ye de davetiye gönderilmiş. Bununla ilgili haber dün Hürriyet’te yayımlandı.
DTP Diyarbakır İl Başkanı tarafından gönderilen davetiyeler Kürtçe olarak hazırlanmış. Davetiyelerde Diyarbakır’dan, kentin tarihteki ve PKK kaynaklarındaki Kürtçe ismiyle “Amed” diye söz ediliyor.
Kuzey Iraklı aşiret lideri Mesut Barzani’ye de “Seroke herema Kürdistan” (Kürdistan Bölge Başkanı) sıfatı uygun görülmüş.
Belli ki demokrasiden, eşitlikten ve kardeşlikten söz eden bazı kişilerin hayallerinde yaşattıkları çok daha farklı bir durum söz konusu.
Ne diyeyim, Tanrı akıl fikir versin!
Kart-kurt diye ses çıkarırlardı
ERTUĞRUL Özkök’ün dünkü yazısını okurken 25 yıl öncesine gittim. Özkök, yazısında yakınlarda terhis olan bir gencin askerlikte gördüğü “Avrupa Birliği aleyhtarı ideolojik eğitimle” ilgili anılarını yorumluyordu. Konu askerlikten açılınca her Türk erkeğinin anlatabileceği bir anı mutlaka vardır. Benim de bugün gülerek hatırladığım böyle bir anım var.
Yedek subay okulunda eğitim gördüğüm günlerde 12 Eylül darbesinin ilk aylarını yaşıyorduk. Bir gün Ankara’dan gelen bir subayın vereceği konferans için toplandık.
“Günün koşulları gereği” konferans Kürtçülük, komünizm ve aşırı akımlar üzerineydi.
Konferansı veren yakışıklı yüzbaşının sözleri hálá aklımda:
“Aslında Kürt diye ayrı bir millet yoktur. Onlar dağlarda yaşayan Dağ Türkleriydi ve karda yürürken kart-kurt diye sesler çıkardıkları için sonradan zamanla Kürt olarak anılmaya başladılar.”
Aradan geçen yıllar içinde Turgut Özal ile başlayarak Türkiye “Kürt realitesi” ile tanıştı.
“Kart-kurt diye ses çıkaran Dağ Türkleri” öyküsünün bugün bende yarattığı gülme isteğine bakıyorum da şimdinin Avrupa Birliği aleyhtarı konferanslarının da ileride nasıl görüleceğini merak ediyorum.