Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Arınç mı doğru söylüyor, Tayyar mı?

BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç, evinin çevresinde yakalanan iki subay ile ilgili olarak, Ankara Emniyet Müdürü’nün kendisine verdiği bilginin dışında ne bir belge gördüğünü, ne bir kamera kaydı izlediğini, ne de aramalarda ele geçen belgeler ile ilgili bilgi sahibi olduğunu açıkladı.

Çarşamba günü Star Gazetesi’nde hükümete en yakın gazetecilerden Şamil Tayyar, Bülent Arınç ile yaptığı bir görüşmeyi aktarmıştı.


Tayyar’ın yazısının ilgili bölümünü aynen aktarıyorum:


“Gelişmeden Manisa’da bulunduğu sırada haberdar olduğunu, yetkililerle Ankara’ya dönünce görüşmek istediğini ve programını bozmadığını anlatan Arınç, şöyle devam etti: ‘Ankara’ya dönünce Sayın Başbakan’la, İçişleri Bakanı’yla, Ankara Emniyet Müdürü ve terörden sorumlu yardımcısıyla görüştüm, kamera görüntülerini izledim, diğer bilgi ve belgeleri gördüm, meseleyi öğrendim. Star Gazetesi’nin tüm yazdıkları doğrudur.’


“Arınç anlattı: ‘Terörle Mücadele Şubesi, bir ihbar üzerine harekete geçmiş. İki şüpheli araç var. Biri Genelkurmay’a ait, diğeri kiralanmış.’ “Kiralamayla ilgili inceleme sürerken ilginç bulgulara rastlandığına işaret eden Arınç, şunları söyledi: ‘Çok enteresan, (bumerang) rent a car’dan bu şekilde çok sayıda araç kiralanmış, bunlar daha çok istihbarat amaçlı operasyonlarda kullanılıyormuş. Evin (ofisin) önüne bırakılıp (ortam) dinlemesi yapılıyormuş. Bu konuda şüpheler var, bakıyorlar.’”


Belirttiğim gibi bu yazı çarşamba günü yayımlandı, Arınç “Ben hiçbir şey görmedim, izlemedim” sözlerini perşembe günü söyledi.


Arınç’ın bu açıklamayı haber gazetede yayımlandığında neden hemen yalanlamadığı bir soru olarak ortada duruyor.


Öte yandan Şamil Tayyar’ın bu kadar kesin ifadeleri kafadan uydurmadığına da inanıyorum.


Sanırım bir açıklama da Şamil Tayyar’ın yapması gerekiyor.


Kim doğru söylüyor, kim doğru yazıyor, öğrensek iyi olur.

 

Genetik benzerlik meselesi

 

ERMENİSTAN’daki bir kemik iliği bankasının yöneticisi olan hekim geçenlerde Türkler ile Ermenilerin gen yapılarının birbirine çok benzediğini söylemişti.

Olabilir, yüz yıllardır yan yana, iç içe yaşamış iki halkın birbirine karışarak “akraba” olmalarında çok şaşılacak bir durum yok. Dün Milliyet’te Yunan-Türk Ticaret Odası Başkanı Panagiotis’in Türk işadamlarına yazdığı bir mektubu okurken benzeri bir “genetik” akrabalığın Türkler ile Yunanlılar arasında olduğunu da düşündüm.

Panagiotis, Yunanistan ekonomisinin “iflas” noktasına gelmesini “Yunanistan ekonomisi üzerine oynanan oyunlara” bağlıyor.

Yani birileri karar vermişler, “Gelin şu Yunanistan ekonomisini batıralım” demişler, çeşitli oyunlar tezgâhlamışlar ve amaçlarına da neredeyse ulaşacaklar!

Yani bu ekonomik sıkıntıya düşülmesinde Yunanistan ekonomisini yönetenlerin hiç suçu olmamış!


Hesapsızca borçlanmamışlar, yanlış yatırımlar yapmamışlar, aldıkları borçları sanki “kazanılmış para” gibi rahatça harcamamışlar, “seçim var” diye kamu kaynaklarını partizanca amaçlar için kullanmamışlar!

Bize ne kadar benziyor değil mi? İyi olursa “ben yaptım”, kötü olursa “üzerimizde oyunlar oynanıyor”!

Ege’nin bu yakasında da böyle oluyor, öteki yakasında da böyle oluyor!

 

Dünyanın aldatılan en güzel 10 kadını!

 

EŞLERİ ya da sevgilileri tarafından aldatılan kadınların en güzel 10 tanesi ilan edilmiş.

İsimler sırasıyla şöyle: Elin Nordegren (Tiger Woods’un karısı), Jennifer Aniston, Denise Richards, Halle Berry, Sienna Miller, Jennifer Lopez, Uma Thurman, Reese Whitterspon, Julia Roberts, Brandi Glanville!

Yani her boy ve renkten güzel kadınlar!

Yani bizim bu tür meselelerdeki “kadın ol da erkeğini evine bağla” şeklindeki geleneksel yaklaşımımız, durumu açıklamaya yetmiyor.

Rüyanızda görseniz inanmakta zorluk çekeceğiniz kadar güzel kadınlar bile “kadın” olup erkeklerini evlerine bağlayamıyorlarsa, başkası ne yapsın?


Harvard
’da düzenlenen “erkekleri anlama konferansı”nda Columbia Üniversitesi’nden Dr. Gratch, bu durumun toplumumuzun erkekleri “böyle görmek istemesinden” kaynaklandığını söylüyor.

Kızlara erken yaşlarda kendilerini erkeklerden korumaları öğretiliyor ama daha anaokuluna giden bir erkek çocuğuna bile aile arasında sıkça “kızlarla aran nasıl” türünden sorular sorulabiliyor.

 

Gratch, “Erkek çocukların ağır evrimsel, kültürel ve hormonal baskıların kontrolü altındaki cinsel tepkilerinin basitliği, duygusal çatışmalardan kaçmak ya da bunlarla başa çıkmak için güçlü bir ödül olan uyarılma ve orgazmın peşinde koşma olasılıklarını artırır” diye yazıyor.

Erkeklerin sevgi açlığını cinselleştirdiklerini söylüyor ve bunun depresyonda kullanılan ilaçların yarattığı türden bir etki yarattığını belirtiyor.

Böylece geçen hafta açtığımız bu konuyu da kapatmış oluyoruz!