Artık Ankara’da hükümetin HSYK’sı var!
“BAĞIMSIZ” Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “yıkılsın” emri verdiği Kars’taki İnsanlık Anıtı’nın yıkımı ile ilgili karar için “yürütmeyi durdurma” kararı veren mahkemenin başkanını Kayseri’ye “üye” oyarak tayin etti.
Tayin edilen mahkeme başkanının yerine atanan kişi ise yürütmeyi durdurma kararını kaldıran kurulun üyesi.
AKP hükümetinin nasıl bir yargı düzeni istediğini gösteren, HSYK’nın hükümetten ne kadar bağımsız olacağını gösteren tarihi bir karar bu.
Aslında bunun sinyallerini daha önce almıştık.
Artık ortaya çıkıyor ki Türkiye’de hükümetin beğenmediği kararları verecek yargıçları ve hükümetin beğenmediği davaları açan savcıları bekleyen gelecek budur.
Bu nedenle, ne ile suçlandıklarını bilmeyen gazeteciler hakkında tutukluluk durumunun devamına karar veriliyor.
Artık yargıçlar ve savcılar biliyorlar ki hükümetin beğenmediği kararlar verirlerse başlarına bu gelecek.
Görev yerleri değiştirilecek, terfileri engellenecek vs.
Kuşkusuz ki buna rağmen vicdanı sadece hukuka bağlı olan yargıç ve savcılar da çıkacaklar. Ama onları bekleyen sonu göze almak kaydıyla!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dokunulmazlıkların kaldırılmasına karşı çıkmasını şöyle açıklıyor:
“Bir savcı, bir başbakan olarak size hissi baksa, hakkınızda dava açsa, ülkenin Başbakanı o savcının elinde oyuncak olacak.”
Bence endişesi son derece yersiz! HSYK en fazla bir-iki hafta içinde o savcının “icabına bakmakta” gecikmeyecektir, Kars’taki heykel olayından öğrendiğimiz budur.
Bu sözü rahmetli Seyfi Demirsoy mu söylemişti, yoksa rahmetli Halil Tunç mu, tam olarak hatırlayamıyorum: Ankara’da yargıçlar var!
Yargının bağımsızlığına güvenenlerin yıllardır dillerinden düşürmedikleri bir sözdü bu.
Artık durum değişti: Ankara’da hükümetin emrinde bir HSYK var!
Bu poz hiç de doğru olmadı!
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, Kırıkkale’de MKE’nin silah fabrikasını gezerek üretilen silahlar ve mühimmatlar konusunda bilgi aldı.
Dünkü gazetelerde bu gezi sırasında çekilmiş bir fotoğraf da vardı.
Cumhurbaşkanı elinde bir otomatik piyade tüfeği ile bilinmeyen bir hedefe doğru nişan almış!
Fotoğraf Cumhurbaşkanı tarafından Twitter’da da yayımlanmış. Twitter’daki mesajında gezide çekilen fotoğraflar arasından “beğendiklerini” yayımladığını belirtiyor.
Bireysel silahlanmanın yaygın olduğu, magandaların her fırsatta sağa sola ateş açarak can aldıkları bir ülkede, Cumhurbaşkanı’nın bu “silah sevgisi” gösterisinin uygun kaçmadığını düşünüyorum.
Cumhurbaşkanı, hareketleriyle ve tutumuyla gençlere, çocuklara örnek olması gereken bir kişilik!
Elinde silahla poz vermesi ise iyi bir örnek oluşturmuyor.
Bu silah bir gün size de döner!
HÜKÜMET, “basın özgürlüğü”nü genişletmek gerekçesiyle, gizli kalması gereken hazırlık soruşturması bilgilerini, gizli kaydedilmiş telefon konuşmalarını, video görüntülerini yayımlamayı serbest bırakıyor.
Önce bir konuda anlaşalım: Bu basın özgürlüğünü genişletmek için değil, Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda yargısız infaz için kullanılan gazetecileri mahkûmiyetten kurtarmak için yapılıyor.
Başbakan’ın aylar önce bu nedenle mahkûm olan bir “yandaş gazeteciyi” telefonla arayarak “bu işi düzelteceğini” söylediğini biliyoruz.
Şimdi, kimin tarafından kaydedildiği belli olmayan bir telefon konuşması ya da video görüntüsü, tıpkı Deniz Baykal olayında olduğu gibi kaynağı belirsiz bir internet sitesinde yayımlanarak alenileşecek ve sonra o kayıtlar her yerde çarşaf çarşaf yayımlanabilecek.
Hükümet, şimdi yandaş gazetecileri kurtarma sevdasıyla ileride kendisine karşı da kullanılabilecek çok tehlikeli bir yolu açıyor.
Türkiye’de kimin kimi takip edip, dinlediğini, kaydettiğini kestirebilmek çok güç!
Hiç kuşku yok ki bu tür takipler hükümetin üyelerine, iktidar partisinin milletvekillerine yönelik olarak da sürdürülüyordur.
Çünkü “ortam” artık çok kirli ve bir toplumda kirlilik, sadece belli bir çevreyle sınırlı kalamaz, bulaşıcıdır.
Hükümet, savcıların ve polisin hazırlık soruşturmalarını sızdırmasına karşı bir önlem almadığı için o gazeteciler mahkûm oldular.
O gazetecilerin bu nedenle yargılanmalarına ve mahkûm edilmelerine ben de karşıyım.
Şimdi o gazetecileri kurtarmak adına, çok daha tehlikeli bir sürece yol açmak yerine doğrudan bir af çıkarmak ya da hazırlık soruşturmalarının gizliliği ile ilgili yasada düzenleme yapmak daha doğru olurdu.
Ama öyle görünüyor ki hükümet, bu işi de kısa vadeli çıkarları için kullanmaya hevesli.
Böylece muhalif kişileri toplum nezdinde itibarsızlaştırma operasyonu yeni bir boyut kazanacak ve hükümet de bundan siyasi yarar sağlayacak.
Ama unutmasınlar ki demokratik bir toplumda iktidar ömür boyu sürmüyor. Bu silah bir gün onlara karşı da kullanılabilir, ben uyarmış olayım!