Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Başbakan, hukuk, terör ve çay!

Başbakan Ahmet Davutoğlu, NTV’deki programında şunu söyledi:
“Türkiye’de intihar eylemi yapabilecek kişilerin belli bir listesi dahi var. Takip ediyorsunuz ama bunun öyle bir eylemi gerçekleştirme anına kadar hukuk devleti olarak onu DHKP – C bağlamında birçok şey isimler, biliyorsunuz daha önceki bazı eylemciler, önceden de biliniyordu.”
Başı sonu belli olmayan bir cümle olduğu için internette değişik kaynaklardan da baktım, böyle demiş. Bu alıntıyı da damadın kardeşinin havuz gazetesinden yaptım, onu da belirteyim.
Daha önce de bu konuda sohbet etmiştik.
Bir insan özellikle de bir siyasetçi, soru karşısında başı sonu belli olmayan böyle cümleler kuruyorsa bu bir tek duruma işaret eder:
O siyasetçi kontrolü kaybetmiştir, konuşulan konu ile ilgili net ve açık fikirleri yoktur, söyleyecek sözü olmadığı için laf çevirmeye çalışıyordur.
Durumu böylece tespit ettikten sonra ne demek istediğini tercüme etmeye çalışalım:
Yani Başbakan demek istiyor ki burası bir hukuk devleti, öyle herkesi eylem yapacak diye tutuklayamazsınız, eylemi gerçekleştirme anına kadar beklemek gerekir filan!
Hürriyet’teki haberde de zaten Başbakan’ın şunu demek istediği net bir şekilde var: “Eyleme dönük veri olmadıkça tutuklayamazsınız!”
Başbakan, acaba bizimle aynı ülkede mi yaşıyor, yoksa başka bir alemde mi, bilemedim.
Ama Türkiye’de yaşıyorsa bile en azından memlekette nelerin olup bittiği ile ilgili bir fikrinin olmadığını söyleyebilirim.
Ağzını açanın tutuklu yargılandığı bir ülkeden söz ediyoruz burada.
Aynı berberde, saçlarını aynı şekilde kestirdiler diye beş üniversite öğrencisi “gizli örgüt üyeliği” ile tutuklu olarak yargılandı bu ülkede.
Daha önceki gün bir gazete yöneticisi, attığı bir tweet nedeniyle tutuklandı.
Ama eylem yapacağından kuşkulanılan teröriste dokunulamıyor çünkü bu ülke Başbakan’a göre “hukuk devleti”!
Başbakan’ın içtiği çaydan ben de istiyorum!
————————————-
Yöneticilerimiz “alt akıllı” olduğu için
Havuz gazetesine bakılırsa Ankara’daki bombalı saldırının organizasyonunu “üst akıl” yapmış, eylem için de taşeron kullanmış.
Bombaları hazırlayanlar, alana getirenler ve pimini çekenler saldırı öncesi birbirleriyle internet ya da telefon ile hiç iletişim kurmamışlar. (Nasıl haberleşip, organize oldular acaba? Posta güvercini mi kullandılar, Kızılderili usulü duman mesajı mı yolladılar?)
“Devletin zirvesi” saldırıyı tüm boyutlarıyla masaya yatırmış ve bu eylemin IŞİD (onlar DAEŞ diyor), PKK, DHKP – C ve MLKP gibi terör örgütlerinin yapabileceğinin çok üstündeki bir profesyonellikle gerçekleştirildiği değerlendirmesini yapmış.
Bu nedenle de saldırının ardında bir büyük devlet istihbarat gücünün varlığına karar verilmiş.
Nitekim Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş da buna dikkat çekiyor:
“Terör örgütü dediğiniz şey, sadece onu taşıyan canlı bomba değil. Arkasında ciddi bir aklın, bir ya da bir kaç devlet aklının olduğu terör saldırısıyla karşı karşıya kaldık” diyor.
“Devletin zirvesi” dedikleri kimlerden oluşuyor, bilemiyorum ama şunu söyleyebilirim: Ciddi bir paranoya belirtisi var, aman dikkat diyeyim!
Bu aslında bizim toplumumuza da musallat olan bir toplumsal paranoyadır. Bu paranoyanın varlığı ve yöneticiler tarafından altına sürekli odun atılarak canlı tutulması bir tek amaca hizmet eder: Sorumluluktan kurtulmak!
İşin içine “üst akıl” karışınca tabii bir şey yapamıyorlar çünkü bizim yöneticilerimiz “alt akıllı” olmalı!
Ankara’da bomba patladı çünkü teröristler “üst akıl” tarafından yönlendirildi, güvenlik güçlerimizi ise yöneticilerimizin “alt aklı” yönlendirdiği için elden bir şey gelmiyor!
Üstelik “bir ya da bir kaç devletin gizli örgütü” de işin içine girmiş!
Affedersiniz ama  bir şey soracağım:
Bizim MİT bu sırada ne yapıyormuş?
Bu teşkilatın görevleri arasında yabancı devletlerin gizli operasyonlarına karşı koymak da yok mu?
Adamlar gelip bizim ülkemizde ne dümenler çevirirken bizim zehir hafiye Hakan Fidan’ın örgütü ne iş yapıyor?
Hadi Hakan Fidan’ı biliyoruz, gazete tetikçileri ile Saray odalarında dedikodu yapıyor, onu geçelim.
Peki koca MİT ne iş yapıyordu? Yoksa onu da “alt akıl” yönettiği için mi “üst aklın” operasyonlarına engel olamıyor?
—————————————–
 
Nasıl oluyor da olabiliyor?
 
Biliyorsunuz AKP iktidara geldiğinden beri Türkiye, kabuğunu kırdı, bir dünya gücü oldu ve devler sahnesinde yerini aldı.
Zaten başımızdaki kişi de bir “dünya lideri” olduğu için tersi düşünülemezdi. Dünya liderine, dünya lideri bir ülkeyi yönetmek yakışırdı.
Tabii “dünya lideri” olmak o kadar kolay değil, sıkı bir sabra sahip olmak da gerektiriyor.
Gerçi herkes bu sabrı test etmek istiyor ama yöneticilerimiz buna pabuç bırakmıyor.
Şimdi “devletin zirvesine” ve Başbakan Yardımcısı’na göre Ankara’da vatandaşlarımızı öldüren bombalama eylemi bir ya da bir kaç devletin gizli örgütünün işi!
Bunu bildiklerine göre bu devletlerin hangileri olduğunu da biliyor olmalılar.
Bu nasıl olabiliyor peki? Hem dünya devletiyiz, başımızda “dünya lideri” var, herkesi uyarıyoruz “sabrımızı test etmeyin” diye ama yine de yabancı devletlerden biri ya da birkaçı gelip, başkentimizde vatandaşlarımızı öldürebiliyor.
Siyasal’da bize “devletler arası ilişkilerde karşılıklılık esastır” diye öğretmişlerdi.
Niye böyle bir suç işleyen devleti gidip yerinde cezalandırmıyoruz?
Hadi diyelim ki biz onlar gibi katil ruhlu olmadığımız için gidip oralarda  bomba patlatamıyoruz, ama niye bu katil – terörist devletleri “teşhir” etmiyoruz?
Ayıp olur diye mi?
Yoksa bu “yabancı devlet parmağı” da yöneticilerimizin beceriksizliklerini, yetersizliklerini örtmek için kullandıkları bir “öcü” mü?
———————————-