Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Ben bu işte art niyet ararım

AHMET Hakan dün köşesinde yazdı. Sabah saat 5’te Ankara’da bir otelden polisler tarafından “alınmış” ve sabah 9.30’a kadar karakolda tutulmuş.

Beraat ettiği bir dava nedeniyle hakkında arama kararı varmış, beraat kararı kayda alınmadığı için de polis otel kayıtlarını incelerken bulunduğu yeri tespit edip, görevini yerine getirmiş. Rutin uygulama böyle. Ahmet Hakan, polisin kendisine iyi davrandığını da yazıyor.
Söz konusu olan toplumca tanınan bir gazeteci! Yeri, yurdu belli! Daha o akşam televizyona bile çıkmış.
Polis, otel kaydından nerede olduğunu tespit edebildiğine göre, kaçıp saklanma gibi bir derdi de yok.
Yani sabahın normal bir saati beklense ve telefonla karakola çağrılsa zaten kendisi kalkıp gidebilecek durumda.
Bir gazetecinin, bu şekilde “karakola çekilmesi”nin medeni ülkelerde bir tek anlamı var: Gazeteciyi terörize etmek!
Hele bu gazeteci iktidara muhalif bir tutum içindeyse, kimsenin aklına başka bir şey gelmez.
Evet, uygulama dışardan bakıldığında rutin bir uygulamadır, herkesin başına gelebilir ama herkesin gözünün önündeki bir gazeteciyi böyle sabaha karşı otel odasında basarsanız, bunun arkasında ben şahsen art niyet ararım.
Aynı şekilde CHP’nin Van toplantısını izlemeye giden Milliyet yazarı Nuray Mert’in bavulunun gizlice aranmış olmasında da art niyet arıyorum.
Mert ile birlikte Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal ve Prof. Dr. Binnaz Toprak’ın bavulları da kilitleri kırılarak aranmış.
Nasıl bir ülkede yaşıyoruz?

Aşk, ekmek ve hayal peşinde İstanbul

TEVFİK Yener, 35 yıla yaklaşan meslek hayatımda tanıdığım en renkli gazetecilerden biridir.
Sabah Dergi Grubu’nu yönettiğim yıllarda o da Sabah’ta idi ve bir süre birlikte çalışmanın ne kadar eğlenceli olduğunu da hiç unutmadım.
Bir süredir Amerika’da yaşıyor.
Tevfik Yener, aktif olarak çalışırken parlak bir gazeteciydi. Elini atıp da iyi yapmadığı bir şeyi hatırlamıyorum, Günaydın’da ve Sabah’ta başardığı işlerin günümüzde tekrarlanması kolay olmadığını da gayet iyi biliyorum. Birçok gazetenin yayıncısı ve genel yayın müdürü olarak şahane işlere imza attı.
Tevfik Yener, anılarını bir kitap haline getirdi. “İstanbul, Aşk, Ekmek, Hayal” isimli kitabında geçmişin hayalleri üzerinde dolaşıyor, gazeteci olarak tanıklık ettiği, bir bölümünün başkahramanı olduğu olayları aktarıyor. (İnkılap Kitabevi)
Renkli kişiliğine uygun olarak içinde yok yok!
“Aşk, ekmek, şöhret, nefret ve hayal peşinde koşanları yazdım” diyor.
Günümüz Türk toplumunun nereden gelip, nereye, nasıl gittiğinin de gayrı resmi yol haritası bu anılar.
İyi bir gazetecinin kaleminden de çıktığı için su gibi okunup, gidiyor. Bu hafta sonu için öneririm, bu soğuk havada dışarılarda dolaşacaksınız da ne olacak?

Çayyolu’ndaki polisler suçsuz çıktı

ANKARA Çayyolu’ndaki lokantaları basıp, ailelerinin yanında yemek yiyen çocuklar için “içkili yerde bulunuyorlardı” diye tutanak tutan polisler ile ilgili olarak yapılan “inceleme” sonuçlandı.
Valiliğin incelemesinde söz konusu polislere ceza verilmesine gerek olmadığına karar verildi.
Bu konuyla ilgili olarak çok yazı yazdım. Onun için polisler ile ilgili inceleme sonucunu bir kez de benden duymanız, basın ahlâkı nedeniyle gerekiyor.
Çünkü ne yazık ki gazetelerimizde bu kural kolayca ihmal edilebiliyor.
İnsanlar hakkında bir suçlama ile ilgili davalar açıldığını kolayca okuyabiliyorsunuz ama eğer o kişi beraat ettiyse bununla ilgili haber ya küçülüyor ya da görmezden gelinebiliyor.
Gazetecilerin bu konuda hassas olmaları gerektiğine inanıyorum.
Ancak yine de bir sorun olduğu çok açık.
Hatırlayacaksınız, daha önce Emniyet Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliği’nin bu konudaki bir yazısından söz etmiştim.
O yazıda, çocukların aileleri ile birlikte içki de içilebilen lokantalarda yemek yemelerinin bir sakınca yaratmayacağı belirtiliyordu.
Küçükler ile ilgili uygulamanın bar, gece kulübü, pavyon gibi yerler için söz konusu olduğunu, çocukların içki içmedikleri sürece aileleri ile birlikte içkili lokantalarda yemek yemesinin bu kapsamda değerlendirilmemesi gerektiği anlatılıyordu.
Böyle bir belge varken bu denetimin yapılmış olması birilerinin görevlerini ihmal ettiğini gösteriyor.
Ya polis memurları bu konuda kanunların nasıl uygulanacağı ile ilgili olarak yeterince eğitilmemişler. Ya da eğitilmişler ama bu eğitim bir kulaklarından girip, ötekinden çıkmış!
Valilik incelemesinde bu konuda bir değerlendirme yapıldığını görmedim.
Ama madem valilik bu konuyu artık kapatmak istiyor, şunu talep edebilirim:
Polislerin eğitimine biraz daha özen gösteriniz!