HÜRRİYET

Bir protesto gösterisi izledim, üzüldüm

PAZAR akşamı geç saatlerde televizyon haberlerinde Pakistan’da yapılan bir gösteriyi izledim.

Gösterinin düzenlenme amacı, Hollanda’da bir faşist manyak tarafından çekilen filmi protesto etmekti.

Bu filmin Hollanda’da da tepkiyle karşılandığını, televizyon kanallarının ve sinemaların filmi göstermeyi reddettiklerini hatırlayacaksınız.

Protesto gösterileri, Doğu coğrafyasında hep olduğu gibi “kukla” yakılması ve yanan kuklanın uzun sopalarla yerde dövülmesi ile tamamlandı.

Bir manyağın hezeyanlarını yansıtan, kamuya açık olarak gösterilemediği için, içinde nelerin olduğunu da pek bilemediğimiz (Hazreti Muhammed’e hakaretler içerdiği bildiriliyor) bir filmi protesto gösterisi, adeta filmi doğrulamak istercesine bir şiddet gösterisine dönüştürüldü.

Adam, Hollanda’da oturup dünyayı karıştırmak için Müslümanları ve İslam Peygamberi’ni şiddet yanlısı olarak gösteren bir film yapıyor, Müslümanların buna verdiği yanıt, yerde yanan kuklayı dövmek!

Bu filmi evlerinin rahat koltuklarında izleyen sıradan insanların gözlerinin önüne “Müslüman” sözünü her duyduklarında bu komik mi, trajik mi olduğuna karar veremediğim şiddet gösterisini yapan gariban kılıklı insanlar gelecek.

Gösteriye katılanların üzerlerinde doğru dürüst giyecek bir şeyler görülmüyor. Pakistan’ın bildik fakirliğinin gösteri alanına yansıması bu.

Konuşmaları yapan dini liderlerin, sakallarının bakımları ve cüppelerinin şıklığı ile meydanı dolduran yüz binlerce insana göre daha refah içinde oldukları da anlaşılıyor.

Yiyecek bir lokma ekmeği olmayanların öfkelerini Pakistan’ın yozlaşmış feodal düzeninden, Hollanda’da bir yerlerde oturan bir geri zekálının üzerine yöneltmek de o cebi dolu, karnı tok “din alimlerine” kalıyor.

Köşküm var internete karşı!

BUGÜN Hürriyet’te yer alan bir habere göre internetin sağladığı olanaklardan yararlanarak Çankaya Köşkü’nü oda oda gezebilecekmişiz.

Habere göre bu sanal köşk turu çalışmasının hazırlanmasının nedeni, Cumhurbaşkanlığı’nın “dışa açılma ve şeffaflaşma” politikası!

“Şeffaflaşma ve dışa açılma” sözlerini okuyunca heyecanlandığımı söylemeliyim.

Aylardır sorduğum bir sorunun yanıtını belki böylece alabilirim diye ümit ediyorum.

Biliyorsunuz Cumhurbaşkanı’nın yakın çevresi, sorularıma yanıt vermemesinin nedenini “her soru sorana yanıt verilmez ki birader” diye açıklıyorlar. (Milletvekillerinin yazılı soru önergelerine de yanıt vermiyorlar ama onun gerekçesini ben bilmiyorum.)

Böylece şeffaflık da geleceğine göre, bir gazetecinin sorduğu sorunun “her önüne gelenin sorduğu soru olmadığını” da idrak edeceklerdir diye düşünüyorum.

Elbette sorun, Kral’ın değerli hediyeleriyle vedalaşamamakla ilgili. Beyan zamanı geçirildiği için artık “şu tarihte beyan etmiştik” de denilemiyor.

Şimdi internette bu yayın başlayınca oda oda gezip, Kral’ın hediyelerinin izini süreceğim.

Bu arada unutulmasın diye soruyu tekrar hatırlatayım: Suudi Kralı’nın, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın eşlerine getirdiği değerli armağanlarla ilgili nasıl bir işlem yapıldı? Moskova’da olduğu gibi “hediyedir” denilerek boyunlara takıldı mı?

Yoksa “Bahşiş Arap geleneğidir, ihtiyar Kral’a ayıp olmasın” denilerek gizli çekmecelere mi atıldı? Kim bilir, belki hanım kızımızın düğününde takılanlarla birlikte satılıp parasının yarısı şehit asker ailelerine verilmiştir.

Sahi, o iş ne oldu? Para asker ailelerine nasıl ulaştırıldı? Ne kadar tuttu?

Şeffaflık bunları da açıklamayı gerektirmiyor mu?

Zengin Müslümanlar da var!

AKP Milletvekili Ali Bayramoğlu’nun adının karıştığı çay kaçakçılığıyla ilgili haberleri Hürriyet’te bu hafta sonu okudum.

Bugün de arkadaşımız Saygı Öztürk’ün bununla ilgili ilginç bir haberi var: Milletvekilinin adının karıştığı çay kaçakçılığı olayı için soruşturma emrini veren Gümrük Müsteşarı, Teftiş Kurulu Başkanı ve soruşturmayı yapan Başmüfettiş hakkında Başbakanlıkça soruşturma başlatılmış.

Ali Bayramoğlu, şikáyet etmiş, soruşturma bunun için yapılıyor. Bunun giderek yaygınlaşan bir tutum olduğu görülüyor.

Eğer bir AKP’linin karıştığı bir dalavereli işe burnunuzu sokma cesareti gösteren bir bürokrat iseniz, başınıza gelebilecek en hafif şey böyle bir soruşturma geçirmek.

Sürgün, terfi edememek gibi yan etkileri de olabiliyor tabii.

AKP iktidarı da “akım, akım” dedikçe, giderek çamura batıyor. Geçen gün bir arkadaşımın özel arşivinde AKP’nin bazı yöneticilerinin ve eşlerinin, bundan 10-15 yıl önce çekilmiş fotoğraflarına baktım.

İktidarın insanı nasıl şaşırtıcı bir şekilde değiştirip zenginleştirebileceğine tanıklık eden fotoğraflar.

Boşuna dememişler: Her iktidar insanı bozar, mutlak iktidar mutlaka bozar!