Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Bir yanak ver bakalım!

DERİN devlet tartışmalarıyla ilgili en ilginç açıklamalardan birini önceki gece televizyonda MİT’in eski Yurtdışı İstihbarat Daire Başkanı Nuri Gündeş’in ağzından dinledik.

Gündeş, bazı operasyonlarda eski sabıkalıların kullanılmasını “Türklük şuuruyla kendiliklerinden bu işe katıldılar” diye açıklıyor.

Daha önce bir dergide yayımlanan “Devlete sonradan sıkıntı yaratan kişilerle iş yapmadım” sözleri üzerine kendisine mektup yazarak “üzüntülerini” bildiren Alaattin Çakıcı’ya da, “Şimdi dinliyorsa beni yanaklarından öperim, eğer devlete bir hizmeti varsa” diye sesleniyor.

Tansu Çiller’in “Devlet için kurşun atan da kurşun yiyen de şereflidir” sözlerinin bir başka versiyonu sanki bu sözler.

Eski tartışmalara yeniden dönmeye niyetim yok.

Gündeş gibi devletin istihbarat örgütünde yüksek makamlara kadar ulaşmış bir kamu görevlisinin Alaattin Çakıcı’ya yaklaşımı ile Samsun Emniyet Müdürlüğü’nde kimin çektiğini hiç önemsemediğim “belgesel filmlerdeki” görüntüler arasında ilginç bir benzerlik var.

Biri “Uzat yanağını öpeyim” diyor, öteki katile “Aslan kardeşim” diye hitap ediyor.

Olayların öznelerinin ortak noktaları “Türklük şuuru ile kendilerine vazife çıkarmak” gibi görünüyor.

Milliyetçilik tartışmalarına da ışık tutabilecek bir tuhaflık bu.

Birilerinin bu “Türklük şuuru ile hareket eden milliyetçi gençlere” yaptıklarının iyi bir şey olmadığını anlatması gerekiyor, ama bunu kim yapacak?

Bu konuda en büyük görev “milliyetçiliği” kendisine bayrak yapanlara düşüyor olmalı.

Bu ’adli hata’ nasıl yapıldı?

HRANT Dink cinayetinin planlayıcılarından biri olarak tutuklanan Yasin Hayal’in, nasıl olup da Trabzon’daki bombalama suçundan ağır bir ceza almadığına ilişkin bilgiler giderek renkleniyor.

Dün Milliyet’te yayımlanan bir haber, olay yerini inceleyen bomba uzmanının iki raporunda ve mahkemedeki ifadesinde, bombanın “öldürücü” nitelikte olduğunu belirttiğini ortaya koyuyor.

Hayal, yargılaması sonunda “patlayıcı madde imal etmek, panik yaratacak şekilde patlayıcı madde kullanmak, mala zarar vermek ve yaralama” suçlarından mahkûm edilmişti.

Hayal’in, bilirkişinin bu raporuna rağmen “öldürmeye tam teşebbüs” suçundan neden ceza almadığını gerçekten merak ediyorum.

Geçen gün Radikal’de Trabzon’daki mahkemenin verdiği kararın, savcılık tarafından bozma istenmediği için Yargıtay’da hükümlü aleyhine bozulamayacağı anlatılıyordu.

Böyle bir “adli hatanın” nasıl yapılabildiğini, benden başka merak eden kimse yok mu?

Stadyumda Sevgililer Günü

BU yıl Sevgililer Günü birçok evde ciddi tartışmaların yaşanmasına neden olabilir. Korkarım, tartışmanın dozunu iyi ayarlamayı başaramayanlar için bu bir “ayrılık günü”ne de dönüşebilir.

14 Şubat’ta UEFA Kupası’nda 10 maç oynanacak. Bunlardan bir tanesi de İstanbul’daki Fenerbahçe-AZ Alkmaar karşılaşması.

Gazeteden bir arkadaşım, UEFA’nın İsviçre’deki merkezinden bir yetkiliyle konuştu, bunun FIFA’nın açıkladığı programa uyma zorunluluğundan kaynaklandığını öğrendi.

UEFA sözcüsü bu konuda futbolseverlerden hiçbir yakınma gelmediğini de açıklıyor.

Yakınmanın neden gelmediğinin ipuçlarını ise Tempo’nun bu haftaki sayısında yayımlanan bir ankette buldum.

Ülkemizin “fanatik ünlüleri”, Sevgililer Günü programlarını maç saatine göre ayarlayacaklarını söylüyorlar.

Benim oyum da zaten “önce maç”tan yana.

Fenerbahçe, neredeyse iki aydır Şükrü Saracoğlu’nda maç oynamıyor.

Fenerbahçe taraftarlarının vazgeçilmez sevgilileriyle buluşmaları için Sevgililer Günü’nden daha iyi bir gün olmazdı zaten diye düşünüyorum.