Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Birinciliği Yeni Şafak aldı

TÜRKİYE’de beğenmediği durumları protesto etmek isteyenlerin yapacakları bir tek şey var:

Protesto gösterisi yapmak için Arap ülkelerinin başkentlerinden birinde bir meydan kiralamaları gerekiyor.

Çünkü bu gösterileri Türkiye’nin kentlerindeki meydanlarda yaparlarsa bu gösterilerden kendilerinden başka kimsenin haberi olmayacak.

Ama bir Arap kentinin meydanlarına çıkarlarsa, Türkiye’deki gazetelerde kendilerine geniş bir yer bulacakları garantidir!

Pazar günü Türkiye’nin birçok kentinde üniversite sınavındaki ÖSYM’nin “acemilik-beceriksizlik” diye tanımladığı skandalı protesto etmek için gençler
meydanlara çıktılar.

Kendilerine az sayıdaki gazetenin birinci sayfasında yer bulabildiler. O da küçük bir haber olarak.

Kolayca tahmin edebileceğiniz gibi “yandaş medya” bu protesto gösterilerini hiç görmedi!

Sabah’a, Zaman’a, Star’a ve öteki küçük yandaş medya gazetelerine bakılırsa böyle bir durum hiç yaşanmamıştı.

Yeni Şafak ise protesto gösterilerini “provokasyon” olarak değerlendiren bir haber yapmıştı. Bence bu açıdan Yeni Şafak yönetimi, hükümetin gözüne daha çok girmiş olmalı. Ötekiler, bunu akıl edememiş olmalarına hayıflanıyorlardır, buna eminim. Ama üzülmesinler, ellerine başka fırsatlar nasıl olsa geçecektir, onu değerlendirirlerse hükümetten bir “aferin” alırlar.

1 milyon 700 bin çocuğun girdiği bir sınavı yüzüne gözüne bulaştıran ve o makamda sadece “hükümetin adamları” oldukları için bulunanlardan oluşan bir ÖSYM yönetimi var.

1 milyon 700 bin çocuğun ve ailelerinin yıllardır hazırlandıkları bir sınavı acemilikleriyle şaibeli hale getirenlere yönelik protesto gazetelerde yer alamıyor.

Türkiye’deki basın özgürlüğünün gerçek fotoğrafı budur.

Onlar kimi seçeceğinizi seçti!

SİYASİ parti liderleri kimlerin milletvekili olacağına karar verdiler ve onları listelerin seçilebileceğini tahmin ettikleri yerlerine koydular.

Geri kalanlar için çok uğraştıklarını zannetmiyorum, yazı tura atmış bile olabilirler.

Geçmişte beklenmeyen oy patlamaları yapan partilerin listesinden kimlerin TBMM’ye girdiğini hatırlarsanız, bunu yapmış olmaları kuvvetle muhtemel.

Şimdi biz zamanı gelince oy vermeye gideceğiz ve kimleri seçmemiz istendiyse, onları seçeceğiz.

O seçtiklerimiz TBMM’ye gidecekler ve parmaklarını, seçmenleri nasıl isterse öyle kaldıracaklar.

Bizim istediğimiz gibi değil tabii, bizi kim takar?

Onlar, kendilerini parti liderlerinin seçtiğini bilecek ve onu kızdırmayacak kadar akıllıdırlar, doğal olarak liderden başkasını gözleri görmeyecek. Onun için TBMM Anayasa ve İçtüzük’te yazılı görevlerinin önemli bölümünü yerine getiremeyecek.

Yürütmeyi yani hükümetin eylem ve işlemlerini denetleyemeyecek, sorgulayamayacak.

Sonra birisi çıkıp diyecek ki “Parlamenter sistem iyi çalışmıyor, başkanlık sistemine geçsek daha iyi”!

Kimsenin aklına parlamenter sistemin işlemesini sağlayan şeyin demokratik usullerle seçilmiş bir meclisten ve parti içi demokrasiden kaynaklandığı gelmeyecek.

Liderler bunu istemedikleri için milletvekilleri de bunu söyleyemeyecek zaten.

Dilinden “demokratik Anayasa” sözü düşmeyenlerin hiçbir şekilde seçim barajından ve Siyasi Partiler Kanunu’nun demokratikleşmesinden söz etmiyor olmalarının nedeni bu gücü kaybetmek istememeleridir.