Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Bolu Valisi’nin "tayyip" aşkı

BÜYÜDÜĞÜ zaman başbakan olmak isteyen kız çocuğuna TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın verdiği “Bu ülke kadın başbakandan çok çekti” yanıtını eleştirmiştim.

Bir arkadaşım o yazı çıktığı gün beni uyarmıştı: “O konuşmada eleştirilmesi gereken tek kişi Köksal Toptan değildir” diye!

Araya başka meseleler girince bu “okuyucu isteğini” yerine getirebilmem bugüne kaldı.

TBMM Başkanı ile kız çocuğunun bu konuşmayı yaptığı yerde bulunan zevattan birisi de bizim ünlü Bolu Valisi Halil İbrahim Akpınar.

Fethullahçıların düzenlediği toplantıda “insan hakları ve demokrasi” vaazı veren ve sonra da kendisine ait internet sitesinde yüksek fikirlerini açıklayan Vali var ya, işte o.

Vali Bey, bu konuşma sırasında elini küçük kızın omzuna koyup şöyle söylemiş: “Sen tayyibe bir başbakan olacaksın.”

Arapça bir kelime olan “tayyip”, “iyi, güzel, hoş” anlamına geliyor. “Tayyibe” de bu kelimenin “dişil” hali.

Bolu Valisi, siyasi meşrebine uygun “kelime oyunu” yapıyor!

Yerseniz tabii!

Suçlar, suç işleyerek aydınlatılmaz

DERECİK Taburu’nda öldürüldüğü iddia edilen 12 korucu ile ilgili olarak yapılacak kazı dün başladı.

Türkiye’nin Güneydoğu’sunda, terörle mücadele örtüsü altında bir karşı terör hareketi yaratıldığı sır değil.

Susurluk Kazası ve Hizbullah Operasyonu sonrasında ortaya çıkan gerçekler, yapılanların bir bölümünün “terörle mücadele” ile hiç ilgisi olmadığını da ortaya koymuştu.

O tarihlerde işbaşında olan hükümetler, bu karanlık sürecin peşine düşme cesaretini gösteremediler.

Bu nedenle bugün bu noktaya gelmiş olmamız, yapılan yasadışı işlerin hesabının geç de olsa sorulabilmesi bakımından önem taşıyor.

Ancak, önceki gün Hürriyet’in manşetinde iki PKK itirafçısının “gizli tanık” ifadelerine göre açılmış bir dava ile ilgili haber de insanın midesini bulandırıyor.

Kod isimleri “Tükenmez Kalem” ve “Sokak Lambası” olan “gizli tanıklar”, şimdi ifadelerini, kendilerine polis tarafından yapılan bazı vaatler sonucunda verdiklerini açıklıyorlar.

Terör örgütünü çökertmek için itirafçı olanlara, önemli suçları aydınlatacak belge ve bilgi sahibi olup da suça karışmış olanlara yasal olanakların sağlanması başka şey, bu olanakların yaratılmış suçları kanıtlamak için kullanılması başka bir şeydir.

Bu da üzerine gidilmesi ve cezalandırılması gereken bir suçtur.

Mahkemenin, şimdi hangi ifadeyi ciddiye alacağını elbette bilemiyoruz.

Ancak soruşturmanın, bu yönde de derinleştirilmesi gerekiyor ki “gizli tanık” ifadeleriyle yürütülen davalara, kamuoyunun inancı azalmasın!

Suçluları ortaya çıkarmak için suç işlemek, bir demokraside kabul edilebilir bir durum değildir.

Vedat Okyar’ın ardından

İKİ gündür gazetelerde, televizyonlarda ve internet haber sitelerinde hep aynı başlığı görüyorum ve içim eziliyor.

“Güzel Adam” öldü çünkü.

Vedat Okyar’ı futbolculuk yıllarında Beşiktaş forması ile çok izlemişliğim var ama kendisiyle tanışmam Spor Gazetesi’ni yayımlamaya hazırlandığım günlerde oldu.

“Güzel adam” hitabını da ilk kez o zaman duydum. Yadırgadım, ilk kez birisi bana “güzel adam” diyordu.

O ilk konuşmamızda onun için herkesin “güzel adam” olduğunu öğrendim.

Nazik, zarif, insanları incitmekten korkan bir tabiatı vardı.

Futbol dünyamızda böyle özellikleri olan çok oyuncu oldu, eminim hálá da vardır ama bunu kendisi için bir yaşam biçimi haline getirmiş Vedat Okyar’dan başka kaç kişi vardır, bilemiyorum.

Onunla bir-iki kadeh içmek, işe futbolu karıştırmadan sohbet etmek hiç unutamayacağım anılarım arasına kalktı şimdi.

Şahane bir insanı kaybettik. Allah rahmet eylesin, yakınlarının, sevenlerinin başı sağ olsun.