Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Bu başarısızlıktan hükümet sorumlu

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanlık kaynaklarından Van’a ulaştırılan yardımın 28 milyon liraya ulaştığını açıkladı.

Bölgeye bugüne kadar 71 bin 514 çadır ve 334 bin battaniye gönderildiğini söyledi. Depremden bu yana bölgede 50 bin ton da kömür dağıtılmış.
Başbakan’ın bu konuşmayı yaptığı gün gazetelerde Van’da ailesinin kurduğu naylon çadırda bir çocuğun yetersiz beslenme, aşırı sıvı kaybı ve soğuk algınlığı yüzünden öldüğü ile ilgili bir haber vardı.
Gazetelerin manşet yapmaya değer görmedikleri gibi iç sayfalarına tıkıştırmakla yetindikleri bir haber!
Başbakan bölgeye 70 binden fazla çadır gönderildiğini söylüyor, bir yandan prefabrik evler kuruluyor ama hâlâ kendi olanaklarıyla yaptıkları naylon barınaklarda yaşayan insanlar var.
Benzeri bir naylon barınakta daha önce de bir çocuk soğuk nedeniyle hastalanarak öldü. Yine aynı tür bir naylon çadırda üç çocuk yanarak hayatını kaybetti.
Depremin üzerinden bunca zaman geçti ama hâlâ deprem nedeniyle açıkta kalan insanlara doğru dürüst bir çadır bile verebilmiş değiliz.
Bir istatistik diye söyleyince “71 bin 514 çadır” büyük bir rakam gibi görünüyor ama gördüğünüz gibi insanlar naylon çadırlarda yaşamaya devam ediyorlar. Hem de uzak dağ köylerinde değil, Van’ın merkezindeki Halil Ağa Mahallesi’nde!
Ortaya çıkıyor ki ya yeterli yardım sağlanamamış ya da yardımlar yeterliyse dağıtımda ciddi aksaklıklar var.
Bu tablo hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde bir başarısızlık tablosudur. Ve bundan da her halde hükümet sorumlu olmalıdır.

Bu da ‘büyük gazetecilere’ kapak olsun!

BAŞBAKAN ’ın kapak olduğu Time dergisindeki haberlerden birinde şöyle bir cümle olduğunu Ertuğrul Özkök’ten öğrendim:
“İstanbul’u ziyaretim sırasında iki büyük gazeteci, Erdoğan hakkında, ancak isimlerini yayınlamayacağıma söz vermem halinde konuşabileceklerini söylediler.”
Yazı eleştirel bir ton taşıyor ve buradan da anlıyoruz ki “büyük gazeteciler” Başbakan hakkında olumsuz bir söz söylemeye çekinmişler. Daha doğrusu söylemişler ama isimlerinin yazılmaması şartıyla!
Ertuğrul bu gazetecilerin kimler olduğunu merak ediyor.
Aslında kolay bir bilmece! Yabancı gazetecilerin ülkeye geldiklerinde daha çok kimler ile konuştuklarını bulmak zor değil. Onlardan biri olmalı. Bir ikinci ayırt edici özellikleri de yazılarında Başbakan’ı yıkayıp, yağladıkları olmalı. Bu iki küme hangi noktalarda kesişiyorsa, konuşmaya korkan “büyük gazeteciler” onlardır.
Benim tahminlerim var ama gereksiz yere polemik yaratmak istemem, daha önemli işlerim var çünkü.
Öte yandan Time muhabirinin bu gazeteciler için “büyük gazeteci” deyimini kullanmış olması da ilgimi çekmedi değil.
Bunlar nasıl “büyük gazeteciler” ki fikirlerini söylemeye çekiniyorlar, belli ki yazmak da akıllarından bile geçmiyor!
Nasıl bir korku içindelerse ve neyi kaybetmekten korkuyorlarsa dilleri kilitlenmiş, elleri tutulmuş.
Kuşkusuz ki günün birinde bu gazetecilerin kim olduklarını öğreneceğiz. “Büyüklüklerinin” nereden kaynaklandığını da bu arada öğrenmiş oluruz. Boy postan mı yoksa işgal ettikleri köşelerin hacminden mi?

Uzadıkça sakız olan soruşturmalar

SAVCILAR görevden alınmamış olsalardı Deniz Feneri ile ilgili iddianame yazılmış olacaktı.
Ama şimdi ne kadar süre bekleyeceğimizi bilmiyoruz. Yeni atanan savcılar dosyaları okuyacaklar, delilleri elden geçirecekler, belki soruşturulması gereken yeni bilgilere ihtiyaç duyacaklar ve Deniz Feneri davası da böylece “Türkiye’nin en uzun süre açılamayan davası” olarak tarihe geçecek!
Benzeri bir “sonuçlanamayan soruşturma” da KPSS’de kopya çekilmesini sağlayan çete ile ilgili.
Başbakan olay ortaya çıktığında MİT Başkanı ve Emniyet Genel Müdürü’nü çağırtarak talimat vermişti, “sorumluları bulun, dosyayı da önce bana getirin” demişti ama ortada hâlâ bir gelişme görülmüyor.
Savcılık sınavda kopya çektikleri tespit edilen ve Türkiye’nin dört bir yanına dağılmış kişilerin ifadelerinin talimatla alınmasına karar vermişti, belli ki o konuda da bir gelişme yok!
Soruları çalıp, yanıtlarını Türkiye ölçeğinde dağıtabilen bir çete organizasyonu var ama MİT, Emniyet, savcılık bu çeteyi bir türlü ortaya çıkartamıyor!
Hükümetin sonuçlarından hoşlanmayacağı soruşturmalar sanki kasten uzatılıyor gibi geliyor bana.