Demek ki ’yazmak’ da günahmış!
BAKANLAR Kurulu toplantısında başlayan “Turgut Özal içki içer miydi” tartışması giderek renkleniyor.
Hatırlayacaksınız, tartışma Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün, Abdullah Gül’ün adaylığı ile ilgili olarak “İlk kez mason olmayan bir cumhurbaşkanı seçiliyor” ve “Turgut Özal dindardı ama içki içerdi. Köşk’ün tavanı patlatılan şampanyalardan delik deşikti” şeklindeki yorumları ile başladı.
Gönül’ün sonradan “Biraz boş bulunup söyledik” dediği de cumartesi günü Hürriyet’te yer aldı.
Cumartesi günü Yeni Şafak’ta Fehmi Koru, Taha Kıvanç takma adıyla yazdığı yazısında bu tartışmaya değindi. Özal’ın ağzına içki koymadığını, Ahmet Özal, Nail Keçili ve Güneş Taner’in tanıklıkları ile tekrarladı.
Ertuğrul Özkök’ün, Semra Özal ile yaptığı ve cuma günü Hürriyet’te yayımlanan yazısında yer alan konuşmaya da atıfta bulundu.
Semra Özal, şampanya patlatma öyküsünün doğru olmadığını, ancak Turgut Özal’ın arada sırada konyak içtiğini anlatıyordu.
“Fehmitahakorukıvanç” yazısında bu konuşmanın “konyak” kısmına hiç değinmedi.
Bunu görünce “içki içmek günah ama acaba yazmak da mı günah” diye merak etmedim değil.
Koru’nun “gerçeğin önemli bir bölümünü okuyucularından saklaması” nereden kaynaklanıyor dersiniz?
’Mevlit-Doğum Kandili’ neden iki tane?
SÜLEYMAN Ateş, geçen gün Vatan’da bir okuyucusunun sorusuna yanıt verirken, “Kutlu Doğum Haftası” etkinlikleri ile ilgili çok ilginç bir yazı yazdı.
Ateş, Hazreti Muhammed’in 12 Rebiülevvel günü dünyaya geldiğini ve bu günün Suudi Arabistan hariç Müslüman dünyasında “Mevlit yani Doğum Kandili” olarak kutlandığını anlatıyor.
Biliyorsunuz ay takviminde günler, miladi takvime göre her sene on gün kayıyor. Ve bu nedenle Ramazan, dini bayramlar ve kandiller her sene başka bir güne denk geliyor.
Hazreti Muhammed’in doğum günü olan 12 Rebiülevvel, 571 yılında miladi takvime göre 20 Nisan’a denk geliyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı da 20 yıla yakın bir süredir 16-20 Nisan tarihlerini “Kutlu Doğum Haftası” olarak kutluyor.
Dinin siyasete alet edilmesi işi giderek güçlenen bir eğilim olduğundan beri de bu hafta küçük kızların örtülü olarak sahneye çıkarılıp ilahiler okutturulması, dini temsiller ve panellerle bir gösteriye dönüştürülmüş durumda.
Süleyman Ateş, “ikinci bir Mevlit-Doğum Kandili” uygulaması olarak nitelediği bu durumu “bid’at” olarak niteliyor ve din ile sünnette yeri olmadığını vurgulayarak Diyanet İşleri’ni “din dışı uygulamalar yaratmakla” itham ediyor.
Kutlu Doğum Haftası’nın, Ulusal Egemenlik Haftası’na denk getirilmesinin ardında dini siyasete alet etmeye yönelik bir kasıt olduğu çok yazılıp söylendi.
Diyanet İşleri, bütün dini günleri “ay takvimine göre” belirlerken neden sadece Peygamber’in doğum gününün “miladi takvime göre” kutlandığını iyice açıklamalı ki, bu tartışmalar da sona ersin.
Ahmet Özal’ın uykusunda üstü açılmış!
TURGUT Özal’ın, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı görevlerinde bulunduğu yıllarda “başarılı genç işadamı” portresi çizen Ahmet Özal, biliyorsunuz babasının ölümü ile birlikte “düşüşe” geçti.
O tarihten sonra girdiği işlerden başarıyla çıktığını ben hatırlamıyorum.
Bunun “talihsiz bir tesadüf” olduğunu kabul edelim.
Bir süredir sesi soluğu çıkmadığı için de ne yaptığını doğrusunu isterseniz merak ediyordum.
Belli ki bu sessizlik dönemi, Ahmet Özal’ın çok fazla “x-files” dizisi seyretmesine neden olmuş.
Ama bizim “ala Turka x-files dizileri” daha çok “Sırlar Kapısı” kıvamında olduğu için, Ahmet Özal da bunların etkisiyle evliyalardan, ak sakallı dedelerden söz ediyor.
Turgut Özal’ın mezarının pembe mermerlerini döşeyen kişi meğerse bir evliya imiş!
Öyle bir evliya ki inşaat sırasında çekilen filmlerde görünmüyormuş bile. Amerikan filmlerinde hayaletlerin görüntülerinin aynaya yansımaması gibi bir durum yani!
Filmde mermer parçaları kendiliğinden hareket ediyormuş.
Ahmet Özal’a acil şifalar diliyorum, genç yaşta böyle hayaller görmeye başlaması hayra alamet değil.
Bence yatarken üzerini iyice örtüp bir yerlerini üşütmemeye gayret etmeli.
Öte yandan başta dinci gazeteler olmak üzere bu öykünün medyada yankılanmasının da bazı sonuçları olacak tabii.
Turgut Özal’ın mezarı yakın bir gelecekte bir “Turgut Baba Türbesi”ne dönüşürse hiç şaşırmayın.
Ahmet Özal’a da iyi bir iş olanağı yaratabilir bu: “Türbeye bağlanacak çaputları satma işinde” eminim ki iyi para kazanabilir.
Kazandığı parayla alacağı otomobilin üzerine de “Babam sağ olsun” diye yazması, uygun olabilir diye düşünüyorum!