MESLEKTE otuz yılımı geçen mayıs ayında tamamladım.Yaşamımın yaklaşık beşte üçü bu meslek içinde değişik görevlerde geçti.
Gazeteler, dergiler yayımladım, Türkiye’nin en eski üç gazetesinin birinde hatırı sayılacak kadar uzun bir süre genel yayın müdürlüğü yaptım.
Bunun günlük yaşamımda en önemli sonucu şu: Profesyonel bir gazete okuyucusu oldum!
Gazetelerdeki haberleri ve köşe yazılarını okurken “normal okuyucudan” daha farklı şeyler dikkatimi çekiyor.
Dün Sabah’ta Fatih Altaylı’yı okurken “Neden bu kadar sinirlenmiş” diye düşünmeden edemedim.
Altaylı, isim vermeden Hürriyet’te önceki gün yayımlanan bir haber nedeniyle verip veriştiriyordu.
Bunun üzerine daha önce okumuş olmama rağmen Hürriyet’teki o haberi tekrar okudum. “Bakalım bizim arkadaşlar, Altaylı’yı neden bu kadar kızdırmış” diye!
Hürriyet’teki haber, pazartesi günü Sabah’ta yayımlanan, Merkez Medya Grubu’nun Başkanı Kenan Tekdağ’ın açıklamasını özetliyor.
Haberin içine bir de “kutu” konulmuş, daha önce Sabah hisse senedi aldığı için elindeki “káğıtlarla” ortada kalakalmış 37 bin küçük yatırımcının öyküsü verilmiş.
Sonra dönüp tekrar Altaylı’yı okudum. Ve şuna karar verdim: “İnsan yazı yazmaya öfkeyle oturursa, zararla kalkabiliyor!”
Şimdi Altaylı’nın yazısından bir içerik çözümlemesi yapalım.
ELMA İLE ARMUT
Altaylı, Hürriyet’teki haberin son zamanlarda Sabah ile Hürriyet arasındaki hafta içi tiraj farkının kapandığını için yayınlandığını söylüyor.
Bu durumun kendi döneminde gerçekleştiğini iddia ediyor.
Biliyorsunuz, Türkiye’de gazete satışları uluslararası bir denetleme kuruluşu tarafından denetleniyor.
O raporlara baktım. Hafta içinde Hürriyet geçen yıl Sabah’tan 55 bin adet fazla satıyormuş. Bu yıl fark hafta içinde 90 bine kadar çıkmış.
Hafta sonu satışları da benzer bir eğilim göstermiş. Hürriyet geçen yıl hafta sonunda Sabah’tan 160 bin adet fazla satıyormuş, bu yıl fark 200 bine dayanmış.
Yani fark onun döneminde kapanmamış, tam aksine açılmış.
Öte yandan bir gerçek daha var: Sabah’ın tirajı ile Hürriyet’in tirajını kıyaslamak, elma ile armudu kıyaslamak gibi. Çünkü ikisi aynı kulvarda değil.
Sabah, Türkiye’nin dörtte üçünde Hürriyet’in yaklaşık yüzde kırk altında bir fiyatla satılıyor.
Bu durumda kıyaslanması gereken gazeteler, benim kurduğum Posta ile Sabah olmalı. İkisi de aynı fiyata satılıyor ve Posta, Sabah’a 200 binden fazla fark atıyor!
Aynı kulvarda olmayan gazetelerin tirajlarını karşılaştırmak doğru değil, okuyucuyu yanıltır çünkü.
STAR’IN FİYATINA MEDYA GRUBU
Altaylı, Sabah’taki odasından Doğan Grubu’na da akıl veriyor: “Siz de Star’ı halka açın” diyor.
Evet, bu doğru olur. Türkiye’de şirketlerin gelişmesinde sermaye piyasalarının önemli bir rolü var çünkü.
Ancak şunu da hatırlatmalıyım: Doğan Grubu, Star Televizyonu’nu halka açık şeffaf bir ihaleyle (Merkez Grubu da bu ihaleye katılmış, sonra yarıştan çekilmişti) 306 milyon doları “peşin ödeyerek” satın aldı.
Sabah ve ATV ise kapalı kapılar ardında yapılan gizli pazarlıklarla 10 yıl vadeli olarak 430 milyon dolara Merkez Grubu’na geçti.
ATV’nin ilan geliri, Star’ın ilan gelirinden fazlaydı. 10 yıl vade dikkate alındığında Star’ın fiyatıyla Sabah, ATV, Foto Maç, Takvim, 20’ye yakın dergi ve radyo istasyonunun satın alındığı görülüyor.
Ayrıca unutmamak gerekiyor ki Star daha önce halka açık değildi. Hisseleri küçük yatırımcıya satılmamıştı ve halka açılırsa aynı hisselerin ikinci defa satılması gibi bir komiklik de söz konusu olmayacak.
ESKİ DEFTERLER AÇILIRSA
Fatih Altaylı, Doğan Grubu’nun, Merkez Grubu’nun halka açılmasına karşı çıktığını ima ediyor.
Dün Aydın Bey’i aradım “Gerçekten böyle bir engelleme çabanız var mı” diye sordum.
Aynen şu yanıtı verdi: “Fatih’in üslubunu yanlış buldum. Bence doğru yapmamış. Şunu söyleyeyim. Bütün hayatım boyuncu başarıyı kıskanmadım, bilakis takdirle karşıladım. Ben sermaye piyasasına inanan bir insanım, onun için tam aksine herkesin açılmasını teşvik ediyorum. Çünkü Türk ekonomisi doğru ve etik halka açılmalarla gelişir. Ama bir şartım var: Bu iş şeffaf, etik kurallarla olacak. İnsanların mağduriyetine izin verilmeyecek.”
Aydın Bey buna karşı çıkmıyor; ama karşı çıkan başka birisini tanıyorum.
Fatih Altaylı’nın geçmişte Hürriyet’te yazdığı bazı yazılara baktım. Orada şimdiki patronu Turgay Ciner’in, Sabah mağdurlarının hakları verilmedikçe şirketlerini halka açamayacağını belirtiyordu.
Demek ki eskiden o da benim gibi düşünüyormuş.
KİM AÇILAMAZ DİYOR
Şimdi geliyorum, benim açımdan en önemli konuya:
Bir şirketin halka açılması sırasında üst yöneticiler, her konuştuklarına dikkat etmeli.
Sabah ve ATV’nin yeniden halka açılması söz konusu ve şirketin en üstündeki yöneticisi, yazdığı yazılarda daha şimdiden yanlış bilgiler verirse bu durum yatırımcıyı yanıltır.
Buna da sermaye piyasası dilinde “bilanço makyajlama” denilir.
Fatih Altaylı, artık bu konuyu yeniden açmayacağını da yazmış. Bence de doğru bir karar.
Bırakalım küçük yatırımcıların hakkını nasıl koruyacağını, Sabah ve ATV’nin halka açılmasının nasıl gerçekleşeceğini SPK düşünsün.
ÇOK KONUŞULUYOR, ÇÜNKÜ
Altaylı’nın görüşüne göre Hürriyet’teki haberin bir nedeni de Sabah’ın son günlerde “haberciliğiyle daha çok konuşulması”ymış.
Bakın, bu doğru olabilir. Çünkü Sabah’ın haberleri iki kere tekrarlanıyor! Birincisi Sabah’ın haberi olarak, ikincisi ilgili kişilerin “yalanlaması” olarak!
Hafızamı bir yokladım, sanırım tarihi boyunca Sabah’ın bu kadar çok yalanlandığı bir başka dönem de olmamıştı.
“Atabeyler Çetesi” haberleri, Genelkurmay kameralarının tespit ettiği “haber sızdırıcı” fotoğrafları, bilgisayar başında yaratılmış sahte fotoğraflar ilk aklıma gelenler. Başbakan, Dışişleri Bakanı ve Genelkurmay tarafından yalanlanan “plan” haberi, Deniz Kuvvetleri’ndeki sıradan bir istifanın siyasiymiş gibi sunulması da en son örnekler.
Dolayısıyla Altaylı bu konuda haklı! Hürriyet, bu tür doğru olmayan haberler vermez çünkü.
AMAN DİKKAT
SPK yöneticilerine ve hükümete de şunu hatırlatayım: Mesut Yılmaz, Yüce Divan’a gönderilirken hakkındaki suçlamalardan biri de “kendine bağlı bir medya grubu yaratmak çabası” idi.
SPK yetkililerine ve hükümete “Aman dikkat edin” diyorum.