Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

‘Hassas liberaller’e ne oldu?

ÖYLE görünüyor ki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisine “Recep Bey” diye hitap etmesine çok sinirlenmiş.

Aksi takdirde “Memur Kemal Efendi” ve “Bay Kemal” ifadelerini kullanmazdı.

“Memur Kemal” hitabının, ülkemizde maaşıyla geçinmek zorunda olan on binlerce insanı rencide edeceğini fark edince de sözlerini tevil oyluna gitti.

“Sen CHP zihniyetinin memurusun, benim memurumun başımın üzerinde yeri var” dedi.

Böyle dedi ama bunun durumu kurtarabileceğini zannetmiyorum.

“Memur Kemal Efendi” hitabı, Başbakan’ın zihninin gerisindeki bir aşağılamaya karşılık geliyor.

Böyledir, sonradan zenginleşme, bazı meslek gruplarını beğenmemeye, parası olmayanları daha aşağı görmeye yol açabilir. Başbakan’ın durumu da bundan kaynaklanıyor olabilir.

Kendisi memurluk yapmadı ve bisküvi dağıtım işi ile geçimini sağladı, maşallah iyi tüccar olduğu için iyi bir gelir de elde etti. Bu yüzden aydan aya aldığı üç kuruş parayla çoluk çocuğunu okutmaya, doyurmaya çalışmanın ne demek olduğunu bilmemesi normal.

Benim ilgimi çeken Başbakan’ın bu hitabına, bu tür tanımlamalarda “hassasiyet gösteren liberal aydınlar”.

Bundan çok daha genel bir ifade olan “göbeğini kaşıyan adam”, “bidon kafalı” gibi tanımlamalara demediklerini bırakmamışlardı.

Şimdi bakıyorum “tıs” yok!

Hesap vermekten kaçmak mümkün değildir

ESKİ Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile ne görüştükleri sorulduğunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Ben kimseye hesap vermem” dedi.

Elbette Başbakan’ın, görevdeki bir Genelkurmay Başkanı ile ne konuştuğunu açıklaması gerekmiyor.

Bu tür şeyler çok uzun süre gizli kalabilir, taraflardan birisi anılarını yazana kadar. Büyük bir olasılıkla böyle bir şey de olmayacak, o görüşmenin içeriğini öğrenemeyeceğiz.

Benim takıldığım konu, bu özel durum değil, Başbakan’ın “Kimseye hesap vermem” tutumu.

Bu genel bir tavır, Başbakan’ın sözlerinden ve hareketlerinden o anlaşılıyor.

Demokrasi “hesap verme” rejimidir, iktidarda olanlardan bazı şeylerin hesabını sorabilmeye olanak verir.

Hesabını veremeyenin başına değişik şeyler gelebilir: Seçim kaybedebilir, prestijini yitirebilir, Yüce Divanlık olup hapse bile girebilir.

Bunlar demokrasinin olağan durumlarıdır.

Hesap vermemek, “Kimse benden hesap soramaz” demek, Başbakan kusura bakmasın ama bir bakıma “diktatoryal” bir duruma karşılık geliyor.

Demokratik olmayan rejimlerde yöneticilerden hesap sorulmaz, çünkü buna izin vermezler.

Bakın aynı şeyi 12 Eylül döneminde yaşadık. 12 Eylül darbesini yapanlar, kendilerinden herhangi bir şeyin hesabı sorulmasın diye Anayasa’ya özel hüküm bile koymuşlardı.

Onun için Başbakan bu söylemi değiştirmeli.

Elbette o da hesap verecek. Hesap vereceği için hesaplarını şimdiden doğru tutmasında yarar var.

Bu gerekçe, meslek öğretmeye engel değil

MİLLİ Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, “Bazen ‘Meslek eğitimi çok önemli, sanayide ara eleman lazım’ gibi şeyler söylüyorlar. Bu bile beni rahatsız ediyor, biz bir makineye yedek aksam yetiştirmiyoruz, biz bir insan yetiştiriyoruz” dedi.

Evet, doğru, çocuklarımız yedek aksam değil, her şeyden önce iyi insanlar olarak yetişmeliler.

Ama elbette çocuklarımız bir yandan iyi insanlar olarak yetiştirilirken, diğer yandan da bir meslek sahibi olsalar daha iyi olur!

Milli Eğitim Bakanlığı’nın işi budur!

Çocuklarımızın bir meslek sahibi olabilmeleri, “iyi insanlar olarak yetiştirilmesine” engel değildir.

Türkiye nüfusunun yarısından fazlası genç! Normal lise eğitimimizin başarabildiği tek şey çocuklarımızı hiçbir yeteneğe ve mesleğe sahip olmadan getirip üniversitenin kapısına yığmak! Kazanabilen kazanıyor, kazanamayan “Ne iş olsa yaparım ağabey” ordusuna katılıyor.

Bize “Ne iş olsa yaparım” diyen insanlar değil, “Şu mesleği öğrendim, onu yapabilirim” diyen insanlar gerek.

Her şey gösteriyor ki iyi bir meslek eğitimi verilmeyen ülkelerde nitelikli işgücü olmuyor.

Onun için bakanın görevi, bu söylendiğinde üzülmek “Ama biz iyi insanlar yetiştirmek istiyoruz” demek değildir. Şu anda işlemeyen ve kimseyi mutlu etmeyen sistemde devrim yaratacak gelişmeleri sağlayacak Milli Eğitim Bakanı tarihe geçer, yapamayan unutulur gider.

“Meslek liselerinin sorunları” denilince, sadece imam hatiplerin katsayı sorununu hatırlayan bir hükümetin bakanı iseniz bu elbette yapabileceğiniz bir şey değildir.