HÜRRİYET

HSYK bu konuda ne yapacak acaba?

MİLLETVEKİLİ ve futbol yorumcusu Hakan Şükür, kendisine hakaret ettikleri gerekçesiyle eski Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, Federasyon Başkan Vekili Göksel Gümüşdağ ve Fenerbahçe yöneticisi Ali Yıldırım hakkında şikâyette bulundu, dava açılmasını istiyor.

Hakaret iddiası, bu üç kişinin kendi aralarındaki telefon konuşmalarında sarf ettikleri sözlerden kaynaklanıyor.

Geçenlerde benzer bir suç duyurusunu pop şarkıcısı Demet Akalın da yapmıştı. O da iki kişinin kendi aralarındaki telefon konuşmasında hakaretamiz sözler söyledikleri için dava açmıştı.

Her iki dava da, söz konusu konuşma kayıtlarının şike davası ile ilgili dosyada yer alıyor olmasından kaynaklanıyor.

Eğer savcılık, kanuna ve yönetmeliğe uyup, soruşturulan suç ile ilgisi olmayan telefon görüşmesi kaydını imha etmiş olsaydı bu iki davanın açılmasına da gerek olmayacaktı. Çünkü kimsenin böyle konuşmalardan haberi olmayacaktı!

İki kişinin arasında geçen telefon konuşmasında sarf edilen sözlerin, bir hakaret davasına konu olması için konuşmanın alenileşmiş olması, herkes tarafından duyulmuş olması gerekiyor.

Mahkeme izniyle, bir suçun takibi sırasında kaydedilen görüşmelerin, suç ile doğrudan bir ilgisi yoksa imha edilmesi kanun ve yönetmelik gereği.
Bunu hepimizden daha iyi bilmesi gereken savcılık ihmal ettiği için konuşma dava iddianamesinin ekine girdi ve alenileşti. Bu nedenle mağdurların dava açmalarında şaşılacak bir durum yok.

Şaşırmamız gereken durum, imha edilmesi gereken bu konuşmaların nasıl olup da imha edilmediği ve imha edilmediği gibi getirilip dava dosyası ekinde konulduğu olmalı.

Mahkemenin bununla ilgili olarak nasıl bir yol izleyeceğini göreceğiz.

Ama şunu da hatırlatmak istiyorum: Deniz Feneri savcıları, soruşturma sırasında bazı kurallara uymadıkları için HSYK tarafından görevden alındılar.
Mahkemenin nasıl bir yol izleyeceğini merak ettiğim kadar, HSYK’nın açık kanun hükümlerini yok sayan savcılar için ne yapacağını da merak ediyorum.

Şimdi yaptırımları görelim öyle konuşalım

FRANSA Senatosu’nun 1915 tehcirini soykırım olarak nitelemeyenlere ceza verilmesini öngören kanunu kabul etmesinin ardından Fransa Dışişleri Bakanı Alain Juppe “Türkiye’yi soğukkanlı olmaya davet ettiğini” söyledi.

Bir dost tavsiyesi gibi görünüyor ilk bakışta. Normal olanı da zaten uluslararası ilişkilerde soğukkanlı olmaktır. “Van minits” yaklaşımı tribünlerde heyecan uyandırır ama uluslararası ilişkilerde çok işe yaramaz.

Ama Juppe’nin tavsiyesi pek de böyle bir düşünceden kaynaklanmıyor gibi geldi bana.

Bu tavsiye sanki daha çok “bağırıp çağırıp hepimizin sinirlerini bozuyorsun, sonrasında bir şey de olmuyor, bari bu sefer biraz sakin ol” çağrısı gibi geldi bana.
Nitekim dün internette Fransa’da yayımlanan gazetelerin konuyla ilgili yorumlarına göz attım.

Fransızca bilmiyorum ama bu yorumların Türkçe çevirilerini bulabileceğim siteler var.

Yorumların ortak noktası şu: Türkiye, daha önce Fransa’nın 1915 olaylarını Ermeni soykırımı olarak kabul ettiği yasayı çıkardığı zaman da böyle sert açıklamalar yapmıştı. İlişkiler kısa bir süre soğuduktan sonra yeniden yoluna girmişti. Bu kez de büyük olasılıkla böyle olacak. Soğuyan ilişkiler bir süre sonra yeniden düzelecek, çünkü Türkiye ile Fransa’nın birçok çıkarı ortak!

Fransız politikacıların bunca tehdide kulak tıkayarak bu parmakları neden yasanın kabulü için kaldırdıklarının sırrı bu yorumlarda yatıyor.

Çünkü Fransa, Türkiye’nin kızgınlığının bir süre sonra geçeceğine ve sanki hiçbir şey olmamış gibi ilişkilerin sürebileceğine inanıyor.

AKP hükümetinin söylediği yaptırımların kurusıkı tehdit olmadığını gösterip, gösteremeyeceğini de hep birlikte izleyeceğiz.

Amatör kümeye dönmek ceza değildir

TÜRKİYE Futbol Federasyonu, genel kurulunu toplayacak ve bir kereye mahsus olmak üzere şike ya da teşvik olayına karışan kulüplere küme düşürme cezası yerine, puan silme cezası verecek.

“İdarei maslahat”ın şahane bir örneği daha! “Bir kereden bir şey olmaz” inancının bir tekrarı bu.

İlk günden beri söylüyoruz: Federasyon’un şike konusunda bir karara varabilmesi için mahkemenin bitmesini beklemesi gerekmiyordu. Adli soruşturma ayrı bir şeydir, Federasyon’un yapacağı şike soruşturması başka bir şey. Federasyon sadece şüpheye dayanarak bile karar verebilir, mahkeme ise suçun kesin kanıtlarla ortaya konmasını bekler.

Hangi maçlarda şike yapıldığının iddia edildiği biliniyor. Federasyon o maçlar ile ilgili olarak hakem ve gözlemci raporlarını inceler, gerekirse maçları tekrar tekrar izler, şüpheli durumlar varsa kişileri çağırır ne diyeceklerini sorar ve kararını verir. Şike yapan, teşvik veren küme düşer, suçsuz olan yoluna devam eder. Bundan ötesi Federasyon’un değil, mahkemenin işidir.

Federasyon bunu yapmayıp durumu idare etmeye çalıştığı için şimdi ortaya böyle bir gariplik çıkıyor: Bir kereden bir şey olmaz!

Fenerbahçe yönetimi puan silme cezası gerçekleşirse ligden çekilebileceğini açıkladı ve böyle de yapılmalıdır. Fenerbahçe kimsenin himmetine muhtaç değil!

“Amatör kümeye yollarız” tehdidi de bir ceza değildir. Fenerbahçe gerekiyorsa amatör kümeye de gider, oradan geri gelmeyi de bilir.