Kamu yöneticilerinin saklambaç oyunu
KAMU yöneticilerinin gazetelerde çıkan haber ve yorumlar için takındıkları iki tutum var: Yalanlamak ya da ortadan toz olmak! Yalanlanan haberlerin daha sonra doğru oldukları ortaya çıktığında da aynı yolu izliyorlar.
Bu durum hiçbir iktidar döneminde değişmedi ve değişecek gibi de görünmüyor.
Örneğin geçen gün Ertuğrul Özkök, Sağlık Bakanı tarafından yalanlanan bir haberin aradan bir süre geçtikten sonra mahkeme kararıyla doğru olduğunun ortaya çıkması üzerine bir yazı yazdı. Bekledim, bakanlıktan herhangi bir açıklama gelmedi.
Bir örnek olayımız da İstanbul Emniyet Müdürlüğü ile ilgili.
Sedat Ergin, Milliyet’te oldukça ayrıntılı bir yazı yazdı. Bir yorum yazısından daha çok “araştırmacı gazetecilik” tanımına girecek bir haberdi bu.
Ergin, o yazısında, Ergenekon Soruşturması kapsamında Tijen Mergen’in evinin aranması sırasında yapılan kanuna aykırı uygulamaları inceliyordu.
Madde madde kanun numaraları veriyor, polisin arama sırasında bu kanun hükümlerini nasıl çiğnediğini anlatıyordu.
O günden beri İçişleri Bakanlığı başta olmak üzere, Emniyet Genel Müdürlüğü, İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve soruşturmayı yürüten savcılığın bir açıklama yapmasını bekledim.
Sonuç büyük bir sessizlik!
Oysa İstanbul Emniyet Müdürü’nün bir katilin yerini öğrenmek için İzmir’de bir medyum ile görüştüğü haberi, daha mürekkebi kurumadan yalanlanmıştı.
Bununla da kalınmamış söz konusu medyum İzmir’de polis tarafından gözaltına da alınmıştı.
İki haber arasındaki önem farkına bakarsanız bir açıklama gerekiyorsa bu öncelikle Mergen’in evinin aranmasındaki hukuksuzluklar ile ilgili olmalıydı.
Bir “unutkanlık” var ama bunu unutturmamak da artık bizim görevimiz. Bir demokraside gazetecilerin görevi de zaten budur!
Selámünaleyküm ya habibi!
ABD Başkanı Obama’nın Kahire’den dünyadaki Müslümanlara seslenişi Türkiye’de yayımlanan gazetelerde de beklendiği gibi büyük yankı buldu.
Konuşmasına başlarken söylediği “selam cümlesi” Milli Gazete dışındaki bütün gazetelerde ya başlıktan ya da hemen altındaki spottan verildi.
Ancak bir sorun var ki doğru yazan kimse yok!
Önce gazetelerin nasıl yazdıklarına bakalım:
Milliyet, Sabah, Star ve Yeni Şafak: Esselamü aleyküm. Zaman ve Vakit: Selamün aleyküm. Habertürk: Selamün Aleyküm. Hürriyet, Cumhuriyet, Bugün ve Orta Doğu: Esselamüaleyküm. Posta: Esselamu aleyküm. Akşam: Esselamün aleyküm. Vatan: Selamün Aleyküm. Taraf: Selamünaleyküm.
Gazetelerdeki düzeltmen ve editör arkadaşlar kızacaklar bana belki ama doğrusu şöyle: “Selámünaleyküm”.
Arapçam iyi olduğu için bunun farkına varmış değilim elbette.
Sadece, İlhan Ayverdi’nin “Kubbealtı Lügati-Misalli Büyük Türkçe Sözlüğü”ne bakmayı akıl ettim.
Bu durumda doğruya en çok yaklaşanın Taraf olduğunu da söyleyeyim ama onlar da “a”nın üzerindeki “şapkayı” unutmuşlar!
Böyle durumlarda doğruluğu tartışılmayacak bir sözlüğe bakmak her zaman en iyi sonucu verir.
Kütüphanemdeki bir büyük rafı sadece sözlüklere ayırdığımı daha önce yazmıştım.
İyi bir sözlüğün insana verebileceklerinin yerini başka hiçbir şeyin tutmayacağını bir kez daha söylemiş olayım.
Vatandaşta var ama halkta yok galiba
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, uzun süredir beklenen ekonomik paketini açıkladı.
Gerçi pakette yer alan bazı hususlar yeni değildi ama olsun.
Şimdi değişik iktisatçılar ve işadamlarından farklı yorumlar duyacaksınız, buna hazırlıklı olun.
Kimisi “Bu önlemler yetersiz” diyecek, kimisi “yeterli”. Kafanız karışmasın hepsi doğru söylüyor olacak.
Paketin gerçekten iyi sonuç verip vermeyeceğini daha uzun bir vadede anlayacağız.
Ben ise Başbakan’ın dün Hürriyet’in manşetinde de yer alan “Vatandaşta para var” sözüne takıldım daha çok.
İşte buraya yazıyorum, büyük toplumsal gerginliklere yol açacak bir cümledir!
Artık kimse borç isteyen arkadaşına “param yok” diyemeyecek, çünkü gerçeği Başbakan açıkladı.
Zam isteyen işçi de yandı, patronundan alacağı bir yanıt var çünkü. Hem de Başbakan patentli: Vatandaşta para var!
Öyle bir söz ki işsizlikten kahvehanelerde oturup televizyon reklámlarını seyredenleri çıldırtmaya da yeter.
Her ne kadar Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin İktisat ve Maliye Bölümü’nü bitirdiysem de, kısa bir süre ekonomi kürsüsünde asistanlık maceram da olsa, bu sözün hikmetini tam kavrayabilmiş değilim.
Ama şunu söyleyebilirim: Ekonomik programın temel çıkış noktası Başbakan’ın bu yıllar geçse de unutulmayacak vecizesiyse, yandı gülüm keten helva!