Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Kürtleri kim temsil ediyor?

DİYARBAKIR’daki 14 sivil toplum kuruluşunun referandumda “Evet” tarafını desteklediklerini açıklamalarına, BDP sert bir tepki verdi.

Genel Başkan Selahattin Demirtaş, sivil toplum kuruluşlarının Diyarbakır’ı temsil etmediğini söyledi. “Dedelerinin kimlerle hareket ettiğini biliyoruz” dedi.
Sivil toplum kuruluşlarının başını çeken Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı ise haklı olarak şunu sordu: “Diyarbakır’ı buralı olan ben değil de Elazığlı Demirtaş mı temsil ediyor?”
Demirtaş’ın konuşmasında gizli bir “hainlik” ithamı da var ki, herkesin söylediği sözün anlamını iki kere düşünmesi gereken bir kentte eleştirilmesi gereken bir söz.
BDP, kendinden önceki partiler gibi Kürtleri temsil ettiğini iddia ediyor. Arkasında bir yerlerde elinde silahla dolaşan bir de örgüt olduğu için ve sesi de bu nedenle daha yüksek çıkabildiği için Türkiye’deki Kürt sorunu ile ilgili tartışma bu hareketin sözleri üzerinden yürüyor.
Acaba ne kadar doğru? Kürtleri temsil eden tek siyasi çizgi bu hareket mi?
Alınan oylara bakarsak AKP, BDP’den daha çok Kürt’ü temsil ediyor olmalı. Başbakan da önceki gün bunu söyledi zaten.
BDP’nin referandumdaki boykot kararını da uygulamakta zorlanacağı, yeterli önlem alındığı takdirde boykotun işe yaramayacağı da açıkça görülüyor.
Referandum araştırmalarında Kürtlerin “Evet” demeye daha yatkın oldukları da görülüyor.
BDP’nin şimdi bazı şartlar öne sürerek boykottan vazgeçeceğini söylüyor olması da zaten bu durumun bir sonucu olarak değerlendirilmeli.
BDP, gücünün boykota yetmeyeceğini gördü ve şimdi geri dönmeye çalışıyor ama başaramıyor.
Bu tablo da gösteriyor ki bu sorunu çözmeye niyetlenecek ister şimdi iktidardaki AKP olsun, isterse gelecekte iktidara gelebilecek başka siyasi partiler olsun, sorunu BDP’nin çizdiği çerçevenin dışına çıkarabilmeyi başardığı vakit, en önemli adımı da atmış olacak.
Unutmayalım ki akan kandan ve terörün ekonomi üzerinde yarattığı olumsuz etkiden Türkler kadar Kürtler de şikâyetçi.
BDP’nin bölgede her istediğini yaptırabilmesinin zamanı geçti ve bunu demokrasinin ve insan haklarının geliştirilmesi çerçevesinde kullanmak, sorunun çözümünde en önemli adım olacak.

En çok bu iddiayı ciddiye alıyorum

ESKİŞEHİR Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın “Haliçte Yaşayan Simonlar” isimli kitabında ciddi bir iddia var.
Avcı, Emniyet İstihbarat’ta bir arama yapılsa, “cemaatin adamları tarafından yurtdışından getirilen ve gizli dinlemelerde kullanılan araç gerecin bulunabileceğini” iddia ediyor.
Günlerdir bir savcının bunu ihbar kabul etmesini bekliyorum ama kimse oralı değil.
Telefonla yapılan isimsiz ihbarları bile ciddiye alıp dağı taşı kazan, askeri kamyonları durdurup arayan bir sistemin, adın sanı belli, görevi gereği ciddiye alınması gereken bir kişiden gelen bu ihbarı duymazdan gelmesi tuhaf değil mi?
Avcı, kitabında sadece telefon numaraları üzerinden değil, telefonların IMEI numaraları üzerinden de dinleme kararları alındığını iddia ediyor.
Avcı, bunu kitabında yazmadan önce Adalet Bakanı’na da bizzat şikâyet etmiş.
Adalet Bakanı’nın, bu durumu Telekomünikasyon İletişim Başkanı’na sorduğu ve ondan “çok sayıda isimsiz dinleme yapıldığını” da öğrenmiş.
İsimsiz dinleme kararlarıyla kimlerin dinlendiğini elbette hepimizin öğrenmesi gerekmiyor.
Ama hiç kuşkusuz ki bir savcı bunu öğrenebilir ve terörle mücadele görüntüsü altında başka amaçlarla dinleme yapılıp yapılmadığını da ortaya çıkarabilir.
Bu sorunun üzerine gitmek ve gereğini yapmak da herhalde herkesten önce hükümetin işi olmalı.
Ama hükümet de bu gizli dinlemelerle elde edilen bilgilerden, görüntülerden yararlanıyorsa durum başka tabii!
O zaman bu dosyayı açmak, iktidarın değişeceği güne kadar beklemeyi gerektirecek!

Bursaspor’un formasını gören yok

GEÇEN yılın şampiyonu Bursaspor’un maçlara çıktığı formaya dikkat ettiniz mi bilmiyorum.
Formanın üzerinde herhangi bir reklam görünmüyor. Ben tüm maçları seyretmediğim için bilemiyorum ama bir arkadaşım aynı durumda başka takımlar olduğunu da söylüyor.
Süper Ligimizin şampiyonu bile formasına bir reklam bulamıyorsa Federasyon’a sormak da gerekiyor bence: Hani bu ligin marka değeri çok yüksekti?
Bursaspor bu sene Şampiyonlar Ligi’nde mücadele edecek.
Şampiyonlar Ligi’nde mücadele edecek takımlardan sadece iki tanesinin formasında reklam olmayacak.
Biri Barcelona, ki bu takım Katalan milliyetçiliğinin bir sonucu olarak formasına reklam almıyor, tam tersine UNICEF’e destek için üzerinde UNICEF yazılı formayı kullanıyor.
Diğeri de bizim Bursaspor. O da reklamsız forma giyecek ama bulamadığı için!
Barcelona’ya, Manchester United’a para bulabilen THY bile, maçları dünyanın birçok yerinden izlenebilecek Bursaspor’a yüz vermiyor. Hadi diyelim ki bütçelerini bitirdiler. Türk Tanıtma Fonu’nun, Turizm Bakanlığı’nın da mı bütçesi tükendi?
Başbakan bu işe bir el koysa iyi olacak.
Konu futboldan açılınca Lig TV ile ilgili iki notum da var.
* Markus Merk, bir hakem yorumcusunun nasıl olması gerektiğini çok güzel ortaya koyuyor. Akıl edenleri kutlarım. Volkan Şen’e çıkmayan ikinci sarı kartla ilgili yorumu ile bizim hakem eleştirmenlerimizin yorumu birbirinin tam tersiydi. Acaba Merk’in dünyaca ünlü bir hakem olmasının buna karşılık bizimkilerin dünyada tanınmamasının bir nedeni bu olabilir mi?
* Maçların anlatımında ikinci konuşmacı, maçı anlatan spikerin sözlerini tekrarlamak için mi orada? Yoksa görevi biz izleyicilerin fark edemediği durumları göstermek, oyunu ve pozisyonları yorumlamak mı? Eğer görevi ikincisiyse onu yapamıyor haberi olsun. Eğer görevi birincisiyse, buna ne gerek var, anlayamadım.